Bu dil Türkçe ise, ben de Napolyonum

ESTERGON
Genel Moderator
Bu dil Türkçe ise, ben de Napolyon'um!


ÖNCE şu gayet rahat anlaşılan, zarif, ahenkli ve tam bir Türkçe şaheseri olan paragrafı bir okuyun:

"...İslam'ın çokluk içerisindeki birlikçiliğine dayanan ve ötekini de "ehli kitap" kavramsallığının çoğulluğa açıklığı içerisinde tanımlayan kökensel siyasallığına karşı, Hristiyan tikellikten (İsa) tekilliğe (Kilise) giden bir evrenselleşmede (Katoliklik) bir mutlaklık (en azından biz ve onlar'ı) öngörmüştür".

Yazar meramını nasıl açık, basit ve idraki en zayıf olanların hafızalarına bile derhal nakşolacak şekilde ifade etmiş değil mi?

Şimdi de, şu cümleye nazar buyurun:

"...Dolayısıyla sekülarizm bu dünya için, Kilise'nin egemenliğinden kurtuldukça özgürleşebilinen ve çoğulculaşabilinen bir strateji olarak olumlu bir kazanım olsa da; aynı şekilde kendi "site"sine (Medine'ye) her dönüşte Müslüman siyasetçi, hep kendisini orada temellendirmeye çalıştığından, sekülarizmin ona vereceği sadece sorunlu bir batılılaşma vizesidir".

Birer ifade şaheseri olan bu cümleleri bir sol yayından değil, İslamî bir düşünce dergisinden naklettim.


KELÂMIN PARADİGMASI

İslamî kesimin birçok entellektüeli şimdi işte böyle kerameti kendilerinden menkul, anlaşılmaz ve tatsız bir üslupla yazıyor; daha doğrusu yazdığını zannediyor ve daha da tuhafı, bu şekilde konuşmaya hevesleniyor.

Bu nevzuhur hevesin tek bir sebebi var: Konuştukları gibi değil, anlaşılmaz bir kelimeler yığını halinde yazdıkları takdirde önemli bir iş yaptıklarını, fikir serdettiklerini, üstelik seçkin birer entellektüel olduklarına inanılacağını zannetmeleri...

Modanın kaynağı ise, bazı İslamî yazarların 1990'lardan itibaren sol çevrelerle flörtten de öte bir yakınlaşmaya girmelerinden sonra sol ifade biçimine hayran kalmaları ve eski üsluplarından neredeyse utanır hâle gelmeleri. Bu hayranlık, bazı sol kalemlerin 28 Şubat sonrasında İslamî gazetelerde yazmaya başlamalarından sonra zirveye ulaşmış halde... Dolayısıyla iman, vahiy yahut kelâm gibi bahislerde "sekülarizm", "çoğulculuk", "sorunsal" ve özellikle de "paradigma" ve "metafor" misali kavramlar kullandınız mı, artık bir İslamî aydın oluyorsunuz ve hattâ aydın ne demek, Gazâlî-i Sânî!.... Birilerine birşeyler anlatmanın ve öğretmenin yolunun yalın ve basit ifadelerden geçtiği, süslü ve karmaşık sözlerin sadece karışık bir kafanın mahsulü olduğu gerçeği ise, hatırlara nedense hiç gelmiyor.


TÜRKÇE'NİN SUÇU NEYDİ?

Rahmetli Türkçe, âhenkli ve zarif bir lisandı. Birileri çıktı, o âhenkli dile "Osmanlıca" dedi, "basitleştirme" bahanesiyle bir dil katlimı yaptılar ve netice: Gençler bugün sadece 200 kelime ile konuşur oldu, aydın oldukları söylenenlerin yazdıkları ise işte böyle anlaşılmaz hale geldi.

Entellektüel kabul edilmenin yolu madem ki yazdıklarınızın anlaşılmaz olmasından geçiyordu, o halde dili böylesine kuru, kulak tırmalayan ve takır-tukur kelimelerle doldurmaya ne lüzum vardı beyler? Harab ettiğiniz o eski dile hiç dokunmasaydınız, zira hem yazdıklarınızı daha da anlaşılmaz hale getirebileceğiniz zenginlikte idi, hem de kulağa daha hoş gelirdi, âhengi vardı.



Murat Bardakçı
 
_pegasus_
Forum Kalfası
çok güzel lakin şimdi biz ne etsekte bunu düzeltsek mübalasız konuşuyorum bir forum sitesinin bir köşesinden nekadar çıkar olur dış dünyaya
 
Üst