Dtkn
Çırak
Amiral de Robeck'in harekat sonrası hazırladığı rapor, mayın taram gücünün yeniden yapılanmasını takiben üç ya da dört gün içinde harekatın yenilenmesi yönündeydi. Yaveri Roger Keyes idaresinde, sivil personel savaş gemilerinden kurtarılan gönüllülerle değiştirildi ve sekiz muhribe mayın tarama ekipmanı yerleştirilmesi işlemine başlandı. Savaş Hükümeti bu çabaları onayladı, çünkü Alman telsiz konuşmalarında kalelerdeki mühimmatın ciddi şekilde azaldığı bilgisini almışlardı. Amiral John Fisher iki ilave savaş gemisini bölgeye takviye kuvvet olarak gönderdi ve de Robecke "Kalelerin onarılmasına imkan tanımamak ve düşmanın harekatın iptal edildiğini düşünmemesi önemlidir. " mesajını iletti.
23 Martta Amiral de Robeck harekat planını tamamıyla tersine çevirdi. Karacı komutanlarla bir görüşmenin ardından, de Robeck Denzi gücü boğazı geçmeye çalışmadan önce Kara ordusunun kaleleri ele geçireceği bir ortak harekata karar verdi. Lord Fisher popüler olan komutanlarla zıtlaşmamak için kararının değiştirdi. Başbakan Asquith, Lord Kitchener ve Churchill bile hükümete de Robecke saldırıyı yenilemesini emretmesini sağlayamadı. Bu karar da Gelibolu savaşları olarak bilinen faciaya yol açtı.
Çanakkaleyi savunan Türk ve Alman kuvvetleri zamanın profesyonel subaylarınca gerekli sayılabilecek kaynaklardan yoksundular. Türkiyedeki Alman Misyonu başkanı Şubat 1915te Türk Genelkurmayının Boğazlara bir saldırı olacağına inandığını bildirmekteydi. 18 Mart yaklaştıkça Türk ve Almanların çoğunluğu Entente (İngiltere ve Fransa)in Boğazları sadece deniz yoluyla zorlayacağına inanıyordu. Bir Alman gazeteci 18 Mart harekatından hemen sonra takip eden harekatların düzenlenmemesinin Türk ve Alman savunmacıları çok şaşırttığını bildiriyordu. "Filonun kazanacağını zannediyorlardı, kendilerinin ise fazla dayanamayacağını"
Mayın tarlaları korunmaktaydı. Çanakkaledeki Türk ve Alman savunmacıların etkinliği kritik faktörlerden oluşmaktaydı, beton ve önemsiz tahkimatları ve kuvvetlerinin azlığı. İlaveten güçler dengesizdi ve savunmacıların yetersiz kaynakları vardı, savunmanın başarısındaki etkenler doktrin, liderlik, savaş azmi ve azimdi. Türklerin imkanlarındaki yetersizlik sebebiyle mayın tarlaları Çanakkale savunmasında Alman taktik doktrininde baş element olmuştu. İngiliz donanmasının Kasım 1914te dış kaleleri bombalaması Türk ve Almanların kafalarındaki daha içerideki savunmanın arttırılması ve özellikle mayın hatlarının korunmasının hayatiyeti düşüncesini doğrulamış oldu. 21 adet büyük çaplı sabit topa ilaveten 44 mayın tarlası Çanakkale Boğazını korumaktaydı. Hareketli bataryalar ise arama ışıkları yardımıyla önceden belirlenmiş alanları mayın tarama trollerine karşı bombalamaktaydı. İngilizlerin isabetli karşı atış yapmalarını engellemek için bataryalar geceleri sahile getiriliyor, gündoğumuyla içerilere çekiliyordu. 3 Marttan itibaren savunucular İngilizlerin kafasını daha da karıştırmak için çoğunlukla eski su borularından oluşan sahte bataryalar yerleştirmeye başladılar. Savunucular hedef belirlemeyi zorlaştırmak için bataryaları siyaha ve çapraz desenli boyalı kamuflajladı ve toprak setler yaparak sahte tesisler inşa etti. Almanyadan yeni mayın tedariği imkansız olduğundan, Türk sanayisince de üretilemediğinden savunucular ilave mayınları İstanbul Boğazı açıklarına Rusların döktüğü yüzer mayınları toplayarak mayın hatlarını takviye ediyorlardı. Mayın tarayıcılar düzenli olarak geziyorlar ve İngilizlerin topladığı mayınların yerini Ruslardan ele geçenlerle dolduruyorlardı.
Savunmacıların güçlü tarafları Amiral de Robecki çok etkilemişti. Görevden ayrılma belgesinde Sanırım, Türkler kolay vazgeçmeyeceklerdi, sonuna kadar savaşacaklardı (18 Marttaki direnişten sonra) demiştir. Kalelerdeki mühimmatın azaldığı yolundaki İngiliz istihbaratının bilgilerinin aksine hareketli bataryalardan açılan ateşin gücü de Robecki çok şaşırtmıştı. Savunmanın kalitesi onun Gelibolu Yarımadasını ele geçirmeyi hedefleyen kara harekatına karar vermesine yol açmıştı. Amiralliğe çektiği bir telgrafta kararını sabit ve hareketli topların çok az bir kısmının imha edilmiş olmasının ve mayınların beklenenden daha çok hasara yol açmasının kararını etkilediğini açıklamıştır. Çanakkale Boğazındaki Türk ve Alman savunması eldeki imkanların kararlı bir yönetimle bir kıyı harekatını durdurabileceğini göstermiştir.
Mayın tarama harekatındaki başarısızlık stratejik bir etkiye yol açmıştır. İngiliz donanmasının başarısızlığı İngiliz ordusunun Geliboluda bir harekata girişmesine yol açmıştır. Ordu ise kendi sırası geldiğinde iki başarısız çıkarma harekatı ile harekatı uzun bir çıkmaza oturtmuştur. Ocak 1916da İngiliz, Avustralyalı ve Yeni Zelandalı birlikler çekilirken 200 binden fazla kayıp geride bırakmışlardır. Türk savunucular ise 250 binden fazla kayıp vermişler ancak Gelibolu Kurtarıcı olarak adlandırdıkları ve 1922de Türk Cumhuriyetinin ilk Cumhurbaşkanı olacak Mustafa Kemali bulmuşlardır. İlaveten Türk ve Alman kuvvetlerinin Gelibolu Yarımadasının savunmasındaki başarısı Bulgaristanın Merkez Devletlere katılmasını sağlamıştır. 1916da bir Alman ve Bulgar ordusu Romanyayı yenerek tüm Balkan devletlerinin kontrolünün Merkez Devletlere geçmesini sağlamıştır.
Almanyada Denizcilik Bakanı Amiral Tirpitz 8 Ağustos 1915te şöyle uyarmaktaydı; Çanakkale Boğazını kaybetseydik savaş kesinlikle bizim aleyhimize biterdi. General Erich von Ludendorff sonraları hatıralarında şöyle diyecekti; Boğazları alarak Karadenize açılabilseydi, Rusya ihtiyacı olan savaş malzemelerine ulaşabilecekti. Doğudaki savaş çok ciddi bir duruma gelecekti. Bu durum Boğazların ve dolayısıyla Türkiyenin Doğu Cephesi ve tüm genel durum için önemini açıkça ortaya koymaktadır.
Amiral de Robeck harekatın ilk dönemlerinde kesinlikle fiziksel cesaret göstermişti; 18 Marttan sonra, moral çöküntüden rahatsızlık duyar görünümdeydi. De Robeck, Türklerin mühimmattaki ciddi sıkıntısına rağmen Yunanistan, Bulgaristan ve Romanyaya Müttefiklerin güç ve dayanıklılığını gösterme gerekliliği için deniz harekatını durdurmayı seçti. Bunda kendi komuta hatası yüzünden mayınlarca gemilerinin hasara uğramış olmasının yansımasını görebiliriz.
23 Martta Amiral de Robeck harekat planını tamamıyla tersine çevirdi. Karacı komutanlarla bir görüşmenin ardından, de Robeck Denzi gücü boğazı geçmeye çalışmadan önce Kara ordusunun kaleleri ele geçireceği bir ortak harekata karar verdi. Lord Fisher popüler olan komutanlarla zıtlaşmamak için kararının değiştirdi. Başbakan Asquith, Lord Kitchener ve Churchill bile hükümete de Robecke saldırıyı yenilemesini emretmesini sağlayamadı. Bu karar da Gelibolu savaşları olarak bilinen faciaya yol açtı.
Çanakkaleyi savunan Türk ve Alman kuvvetleri zamanın profesyonel subaylarınca gerekli sayılabilecek kaynaklardan yoksundular. Türkiyedeki Alman Misyonu başkanı Şubat 1915te Türk Genelkurmayının Boğazlara bir saldırı olacağına inandığını bildirmekteydi. 18 Mart yaklaştıkça Türk ve Almanların çoğunluğu Entente (İngiltere ve Fransa)in Boğazları sadece deniz yoluyla zorlayacağına inanıyordu. Bir Alman gazeteci 18 Mart harekatından hemen sonra takip eden harekatların düzenlenmemesinin Türk ve Alman savunmacıları çok şaşırttığını bildiriyordu. "Filonun kazanacağını zannediyorlardı, kendilerinin ise fazla dayanamayacağını"
Mayın tarlaları korunmaktaydı. Çanakkaledeki Türk ve Alman savunmacıların etkinliği kritik faktörlerden oluşmaktaydı, beton ve önemsiz tahkimatları ve kuvvetlerinin azlığı. İlaveten güçler dengesizdi ve savunmacıların yetersiz kaynakları vardı, savunmanın başarısındaki etkenler doktrin, liderlik, savaş azmi ve azimdi. Türklerin imkanlarındaki yetersizlik sebebiyle mayın tarlaları Çanakkale savunmasında Alman taktik doktrininde baş element olmuştu. İngiliz donanmasının Kasım 1914te dış kaleleri bombalaması Türk ve Almanların kafalarındaki daha içerideki savunmanın arttırılması ve özellikle mayın hatlarının korunmasının hayatiyeti düşüncesini doğrulamış oldu. 21 adet büyük çaplı sabit topa ilaveten 44 mayın tarlası Çanakkale Boğazını korumaktaydı. Hareketli bataryalar ise arama ışıkları yardımıyla önceden belirlenmiş alanları mayın tarama trollerine karşı bombalamaktaydı. İngilizlerin isabetli karşı atış yapmalarını engellemek için bataryalar geceleri sahile getiriliyor, gündoğumuyla içerilere çekiliyordu. 3 Marttan itibaren savunucular İngilizlerin kafasını daha da karıştırmak için çoğunlukla eski su borularından oluşan sahte bataryalar yerleştirmeye başladılar. Savunucular hedef belirlemeyi zorlaştırmak için bataryaları siyaha ve çapraz desenli boyalı kamuflajladı ve toprak setler yaparak sahte tesisler inşa etti. Almanyadan yeni mayın tedariği imkansız olduğundan, Türk sanayisince de üretilemediğinden savunucular ilave mayınları İstanbul Boğazı açıklarına Rusların döktüğü yüzer mayınları toplayarak mayın hatlarını takviye ediyorlardı. Mayın tarayıcılar düzenli olarak geziyorlar ve İngilizlerin topladığı mayınların yerini Ruslardan ele geçenlerle dolduruyorlardı.
Savunmacıların güçlü tarafları Amiral de Robecki çok etkilemişti. Görevden ayrılma belgesinde Sanırım, Türkler kolay vazgeçmeyeceklerdi, sonuna kadar savaşacaklardı (18 Marttaki direnişten sonra) demiştir. Kalelerdeki mühimmatın azaldığı yolundaki İngiliz istihbaratının bilgilerinin aksine hareketli bataryalardan açılan ateşin gücü de Robecki çok şaşırtmıştı. Savunmanın kalitesi onun Gelibolu Yarımadasını ele geçirmeyi hedefleyen kara harekatına karar vermesine yol açmıştı. Amiralliğe çektiği bir telgrafta kararını sabit ve hareketli topların çok az bir kısmının imha edilmiş olmasının ve mayınların beklenenden daha çok hasara yol açmasının kararını etkilediğini açıklamıştır. Çanakkale Boğazındaki Türk ve Alman savunması eldeki imkanların kararlı bir yönetimle bir kıyı harekatını durdurabileceğini göstermiştir.
Mayın tarama harekatındaki başarısızlık stratejik bir etkiye yol açmıştır. İngiliz donanmasının başarısızlığı İngiliz ordusunun Geliboluda bir harekata girişmesine yol açmıştır. Ordu ise kendi sırası geldiğinde iki başarısız çıkarma harekatı ile harekatı uzun bir çıkmaza oturtmuştur. Ocak 1916da İngiliz, Avustralyalı ve Yeni Zelandalı birlikler çekilirken 200 binden fazla kayıp geride bırakmışlardır. Türk savunucular ise 250 binden fazla kayıp vermişler ancak Gelibolu Kurtarıcı olarak adlandırdıkları ve 1922de Türk Cumhuriyetinin ilk Cumhurbaşkanı olacak Mustafa Kemali bulmuşlardır. İlaveten Türk ve Alman kuvvetlerinin Gelibolu Yarımadasının savunmasındaki başarısı Bulgaristanın Merkez Devletlere katılmasını sağlamıştır. 1916da bir Alman ve Bulgar ordusu Romanyayı yenerek tüm Balkan devletlerinin kontrolünün Merkez Devletlere geçmesini sağlamıştır.
Almanyada Denizcilik Bakanı Amiral Tirpitz 8 Ağustos 1915te şöyle uyarmaktaydı; Çanakkale Boğazını kaybetseydik savaş kesinlikle bizim aleyhimize biterdi. General Erich von Ludendorff sonraları hatıralarında şöyle diyecekti; Boğazları alarak Karadenize açılabilseydi, Rusya ihtiyacı olan savaş malzemelerine ulaşabilecekti. Doğudaki savaş çok ciddi bir duruma gelecekti. Bu durum Boğazların ve dolayısıyla Türkiyenin Doğu Cephesi ve tüm genel durum için önemini açıkça ortaya koymaktadır.
Amiral de Robeck harekatın ilk dönemlerinde kesinlikle fiziksel cesaret göstermişti; 18 Marttan sonra, moral çöküntüden rahatsızlık duyar görünümdeydi. De Robeck, Türklerin mühimmattaki ciddi sıkıntısına rağmen Yunanistan, Bulgaristan ve Romanyaya Müttefiklerin güç ve dayanıklılığını gösterme gerekliliği için deniz harekatını durdurmayı seçti. Bunda kendi komuta hatası yüzünden mayınlarca gemilerinin hasara uğramış olmasının yansımasını görebiliriz.