yeniceli
Forum Ustası
Deli Hüseyin Nasıl "Deli Hüseyin Paşa" oldu?
Sultan 4. Murad çelik yürekli olduğu kadar demir bilekli bir padişahtı. Koca bir boğayı kucaklayıp kaldırır, beheri 150 okka gelen güllelerle sabah sporu yapardı. Hayli şişman olan silahtarı Musa Paşaâyı kemerinden kaldırıp has odayı dolaştırdığı meşurdur. Birgün İran Şahıândan bir yay geldi. İran elçisi diğer hediyelerle birlikte yayı da padişaha takdim etti:
âHünkarım! Bu yay hususi surette yapılmıştır. Memleketimin pehlivanları o kadar kuvvetlidir ki yayı kurup çözebilirler. Şahım âAcaba Osmanlı mülkünde de yayı kurup çözecek böyle koluna kuvvetli pehlivanlar var mıdır?â diye sorar.â dedi.
Sultan 4. Murad İran şahının niyetini anlamıştı. Gözdağı vermek istiyordu. Bu yayı kurup çözecek kimse çıkmazsa gönlünce alay edecek, âKoskoca Osmanlı mülkünde yayımı kuracak yiğit çıkmadı!â diye böbürlenecekti.
Şimşeklenen gözlerini İran elçisine çevirince elçi korkuyla ürperdi. âElçiye zeval olmaz hükarım!â diye adeta inledi, âBendeniz şahın sözlerini nakletmekteyim.â
âKorkmanıza gerek yok elçi! Biz Acem şahı değiliz ki, elçiye zeval edelim. Var rahatına bak! Çağrıldığında gelir, yayın nasıl kurulup çözüldüğünü elbet gözlerinle görürsün!â
Elçi huzuru terk edince Sultan Murad vezirlerine döndü:
âGöreyim sizi şanlı vezirleri, Acem şahının yayını kurun!â Denediler, fakat başaramadılar. Yay çok sertti, bunu kurmak için fil kuvveti lazımdı. Padişah el çırpıp halvet istedikten sonra yeniçeri ağasına âKal ağaâ dedi, âGörüşeceklerimiz bitmedi!â Baş başa kalmışlardı. Padişah yayı göstererek âZorlu bir şeye benziyor!â diye konuştu.
âYeniçeri kullar arasında bileği de yüreği kadar zorlu yiğitler elbette vardır. Gözüne kestirdiklerini seçip bir denemeden geçir. Yayı kurdur ki, Acem şahına karşı zebun olmayalım!â
âFerman hünkarımındır!â Yayı alıp çıktı. Gücü kuvveti yerinde yeniçerilere, sipahilere haber saldı. Fakat hiçbiri yayı kurmayı başaramadı. Düşünceli düşünceli yayı ocağın yanına attı. Yemeğe çıktı. O sırada odaya Deli Hüseyin isimli iç oğlanı girdi. 18âinde gürbüz bir civı. Ocağa odun getirmişti. Yayı görünce pek sevdi. Gerçekten çok güzel bir görünüşü vardı. Dayanamayıp aldı. Bir hamlede kurdu. Sonra boşalttı, bir daha kurdu. Ayak sesleri duyunca korktu. Yayın kurulu olduğunu unutup aldığı yere bıraktı ve odadan çıktı. Yemekten dönen yeniçeri ağası yayın kurulu olduğunu görünce çok şaşırdı. âFesubhanallahh!â diye mırıldı. âYayı kim kurmuş olabilir?â Kethüdasına seslendi. Kethüda girer girmez, âBu yayı kimin kurcaladığını öğrenâ diye emretti. âAz önce Deli Hüseyin odun getirmişti ağa baba! Başka kimse odaya girmedi.â
âDeli Hüseyin kimse çağır gelsin!â Deli Hüseyinâi getirdiler.Korkudan rengi atmıştı, bacakları titriyordu. âDeli Hüseyin sen misin tüysüz?â Titrek sesiyle cevap vermeye çalıştı: âBeli ağa baba, bendenizim!â âŞu yayı da sen mi kurdun?â Yüzünün sarılığı arttı. Dudakları ağlamaklı büzüldü. Fakat yalan söylemeye alışkın değildi:
Beli ağa baba, kusurumu affet!â â Ne kusuru bre çocuk!â diyeneşelendi ağa: âSen olmadık bir işi yapmışsın ki, bunun sonunda sarayın yolu sana açılır. Yapış şu yaya bakalım, çözüp bir daha kur bakalım!â
Deli Hüseyin istemeye istemeye yayı aldı. Hala korkuyor, ne olacağını kestiremiyordu. Yayı çözdü, ardından tekrar kurdu. Yeniçeri ağası Deli Hüseyinâi alnından öptü; koluna yapıştığı gibi saraya padişahın huzuruna götürdü:
âAcem yayını kolaylıkla kurup çözecek yiğidi buldum şevketlü hünkarım!â
Sultan Murad delikanlıyı derinden süzdü. Biraz şaşkın, âBu oğlancık mı?â diye sordu. âBeli hünkarım! Emredin hünerini göstersin!â âGöstersin bakalım!â Deli Hüseyin yayı aldı, âBismillahâ deyip kirişe asıldı. Kurdu, çözdü: kurdu, çözdü. Sultan Murad gözlerine inanamıyor, Deli Hüseyinâi kucaklamamak için kendini zor tutuyordu. âBerhudar ol!â dedi, âAnalar ne aslanlar doğuruyor! Ağa, tiz haber sal bütün vezirlerimiz ve Acem elçisi huzura alınsın!â
Biraz sonra herkes huzurdaydı. Padişah İran elçisine bakıyordu:
âElçi! Şahının bize gönderdiği yay çok hoşumuza gitti. Lakin yoklayınca fazla yumuşak bulduk. Doğrusu Acem pehlivanlarının bu yayı kurup çözmekle nasıl övünebildiklerine şaştık! O işi bizim iç oğlanları da yapar!â
İran elçisi şaşkınlıktan neredeyse devrilecekti: âAman şevketlü sultanım! Bu mümkün değil!â
âŞimdi görürsün mümkün olup olmadığını! Şuradan bir iç oğlan çağırın!â
Hemen Deli Hüseyinâi huzura aldılar. Sultan Murad Deli Hüseyinâe döndü:
âAl şu yayı kur, çöz ki; şanın söylensin!â
Deli Hüseyin kolaylıkla yayı kurdu, çözdü. Son defa bütün kuvvetiyle kirişi çekince yay ortadan ikiye bölündü Götürdü, parçaları elçinin önüne bıraktı:
âBu yay fazla çürükmüş elçi!â dedi. âAcem şahı Osmanlıâyı sınamak isterse daha sertini, daha sağlamını göndersin!â
İran elçisi başı önde huzurdan çıkarken padişah Deli Hüseyinâi alnından öpüyor, onun yeniçeri ocağına yazılmasını emrediyordu. Artık Deli Hüseyin, Deli Hüseyin Paşa olarak tarihe geçecekti.
Yayına göre bilek, işine göre adam o gün için de, bu gün için de en büyük ihtiyacımızdır.
Yavuz BAHADIROĞLU
Sultan 4. Murad çelik yürekli olduğu kadar demir bilekli bir padişahtı. Koca bir boğayı kucaklayıp kaldırır, beheri 150 okka gelen güllelerle sabah sporu yapardı. Hayli şişman olan silahtarı Musa Paşaâyı kemerinden kaldırıp has odayı dolaştırdığı meşurdur. Birgün İran Şahıândan bir yay geldi. İran elçisi diğer hediyelerle birlikte yayı da padişaha takdim etti:

âHünkarım! Bu yay hususi surette yapılmıştır. Memleketimin pehlivanları o kadar kuvvetlidir ki yayı kurup çözebilirler. Şahım âAcaba Osmanlı mülkünde de yayı kurup çözecek böyle koluna kuvvetli pehlivanlar var mıdır?â diye sorar.â dedi.
Sultan 4. Murad İran şahının niyetini anlamıştı. Gözdağı vermek istiyordu. Bu yayı kurup çözecek kimse çıkmazsa gönlünce alay edecek, âKoskoca Osmanlı mülkünde yayımı kuracak yiğit çıkmadı!â diye böbürlenecekti.
Şimşeklenen gözlerini İran elçisine çevirince elçi korkuyla ürperdi. âElçiye zeval olmaz hükarım!â diye adeta inledi, âBendeniz şahın sözlerini nakletmekteyim.â
âKorkmanıza gerek yok elçi! Biz Acem şahı değiliz ki, elçiye zeval edelim. Var rahatına bak! Çağrıldığında gelir, yayın nasıl kurulup çözüldüğünü elbet gözlerinle görürsün!â
Elçi huzuru terk edince Sultan Murad vezirlerine döndü:
âGöreyim sizi şanlı vezirleri, Acem şahının yayını kurun!â Denediler, fakat başaramadılar. Yay çok sertti, bunu kurmak için fil kuvveti lazımdı. Padişah el çırpıp halvet istedikten sonra yeniçeri ağasına âKal ağaâ dedi, âGörüşeceklerimiz bitmedi!â Baş başa kalmışlardı. Padişah yayı göstererek âZorlu bir şeye benziyor!â diye konuştu.

âYeniçeri kullar arasında bileği de yüreği kadar zorlu yiğitler elbette vardır. Gözüne kestirdiklerini seçip bir denemeden geçir. Yayı kurdur ki, Acem şahına karşı zebun olmayalım!â
âFerman hünkarımındır!â Yayı alıp çıktı. Gücü kuvveti yerinde yeniçerilere, sipahilere haber saldı. Fakat hiçbiri yayı kurmayı başaramadı. Düşünceli düşünceli yayı ocağın yanına attı. Yemeğe çıktı. O sırada odaya Deli Hüseyin isimli iç oğlanı girdi. 18âinde gürbüz bir civı. Ocağa odun getirmişti. Yayı görünce pek sevdi. Gerçekten çok güzel bir görünüşü vardı. Dayanamayıp aldı. Bir hamlede kurdu. Sonra boşalttı, bir daha kurdu. Ayak sesleri duyunca korktu. Yayın kurulu olduğunu unutup aldığı yere bıraktı ve odadan çıktı. Yemekten dönen yeniçeri ağası yayın kurulu olduğunu görünce çok şaşırdı. âFesubhanallahh!â diye mırıldı. âYayı kim kurmuş olabilir?â Kethüdasına seslendi. Kethüda girer girmez, âBu yayı kimin kurcaladığını öğrenâ diye emretti. âAz önce Deli Hüseyin odun getirmişti ağa baba! Başka kimse odaya girmedi.â
âDeli Hüseyin kimse çağır gelsin!â Deli Hüseyinâi getirdiler.Korkudan rengi atmıştı, bacakları titriyordu. âDeli Hüseyin sen misin tüysüz?â Titrek sesiyle cevap vermeye çalıştı: âBeli ağa baba, bendenizim!â âŞu yayı da sen mi kurdun?â Yüzünün sarılığı arttı. Dudakları ağlamaklı büzüldü. Fakat yalan söylemeye alışkın değildi:
Beli ağa baba, kusurumu affet!â â Ne kusuru bre çocuk!â diyeneşelendi ağa: âSen olmadık bir işi yapmışsın ki, bunun sonunda sarayın yolu sana açılır. Yapış şu yaya bakalım, çözüp bir daha kur bakalım!â
Deli Hüseyin istemeye istemeye yayı aldı. Hala korkuyor, ne olacağını kestiremiyordu. Yayı çözdü, ardından tekrar kurdu. Yeniçeri ağası Deli Hüseyinâi alnından öptü; koluna yapıştığı gibi saraya padişahın huzuruna götürdü:
âAcem yayını kolaylıkla kurup çözecek yiğidi buldum şevketlü hünkarım!â
Sultan Murad delikanlıyı derinden süzdü. Biraz şaşkın, âBu oğlancık mı?â diye sordu. âBeli hünkarım! Emredin hünerini göstersin!â âGöstersin bakalım!â Deli Hüseyin yayı aldı, âBismillahâ deyip kirişe asıldı. Kurdu, çözdü: kurdu, çözdü. Sultan Murad gözlerine inanamıyor, Deli Hüseyinâi kucaklamamak için kendini zor tutuyordu. âBerhudar ol!â dedi, âAnalar ne aslanlar doğuruyor! Ağa, tiz haber sal bütün vezirlerimiz ve Acem elçisi huzura alınsın!â
Biraz sonra herkes huzurdaydı. Padişah İran elçisine bakıyordu:
âElçi! Şahının bize gönderdiği yay çok hoşumuza gitti. Lakin yoklayınca fazla yumuşak bulduk. Doğrusu Acem pehlivanlarının bu yayı kurup çözmekle nasıl övünebildiklerine şaştık! O işi bizim iç oğlanları da yapar!â
İran elçisi şaşkınlıktan neredeyse devrilecekti: âAman şevketlü sultanım! Bu mümkün değil!â
âŞimdi görürsün mümkün olup olmadığını! Şuradan bir iç oğlan çağırın!â
Hemen Deli Hüseyinâi huzura aldılar. Sultan Murad Deli Hüseyinâe döndü:
âAl şu yayı kur, çöz ki; şanın söylensin!â

Deli Hüseyin kolaylıkla yayı kurdu, çözdü. Son defa bütün kuvvetiyle kirişi çekince yay ortadan ikiye bölündü Götürdü, parçaları elçinin önüne bıraktı:
âBu yay fazla çürükmüş elçi!â dedi. âAcem şahı Osmanlıâyı sınamak isterse daha sertini, daha sağlamını göndersin!â
İran elçisi başı önde huzurdan çıkarken padişah Deli Hüseyinâi alnından öpüyor, onun yeniçeri ocağına yazılmasını emrediyordu. Artık Deli Hüseyin, Deli Hüseyin Paşa olarak tarihe geçecekti.
Yayına göre bilek, işine göre adam o gün için de, bu gün için de en büyük ihtiyacımızdır.
Yavuz BAHADIROĞLU