Doç Dr Necip Hablemitoğlu 1954 - 2002

yasba
Forum Ustası
1954 yılında Ankara'da doğan Hablemitoğlu, 1977 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Basın Yayın Yüksek Okulu'ndan mezun oldu. 1977-1978 yıllarında "Dilde Fikirde İşde Birlik" adlı aylık bir dergi yayınladı. Uzun yıllar çeşitli kuruluşlarda basın müşaviri olarak çalıştıktan sonra Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü'nde master ve doktora yaptı.

Türkiye dışındaki Türk topluluklarının yakın tarihi ile ilgili olarak çalışmalar yapan Hablemitoğlu, Orta Avrupa ve Balkanlar'da Türk eserleri, Türk azınlıkları ve şehitliklerimiz konusunda alan çalışmaları yürüttü. Bu çalışmalar çeşitli gazetelerde yazı dizisi olarak yayınlandı. 1995-1996 yılları arasında Birleşmiş Milletler Örgütü'nün bir projesinde (UNDP) görev alarak Moldova'da Gagauz Türkleri'nin Latin alfabesine geçişi ile ilgili olarak danışmanlık hizmeti verdi. Buradaki görevi sırasında, Cumhuriyet döneminin başında bölgede Atatürk tarafından görevlendirilen öğretmenlerin bulunduğunu belirleyerek, bu öğretmenlerin bugün yaşayan öğrencilerinin anılarını derledi ve bir kısmını Kemal'in Öğretmenleri başlığı ile yayınladı.

Çalışma alanına ilişkin çok sayıda kitap ve makalesi bulunan Hablemitoğlu, şehit edildiği 18 Aralık 2002 tarihine kadar Ankara Üniversitesi'nde Doktor Öğretim Görevlisi olarak binlerce öğrenciye yirmi yıl boyunca Atatürk İlkeleri ve Devrim tarihi derslerini verdi.

İlk kitabı, II. Dünya Savaşı sırasında Sovyet Rusya tarafından Kırım Türkleri'nin kendi topraklarından zorunlu göç ettirilişini anlatan ve 1974 yılında yayınlanan "Yüzbinlerin Sürgünü" dür.

Diğer kitapları, "Çarlık Rusyası'nda Türk Kongreleri (1905-1917)", "Şefika Gaspıralı ve Rusya'da Türk Kadın Hareketi (1893-1920), "Alman Vakıfları ve Bergama Dosyası" ve "Kırım'da Türk Soykırımı" isimli çalışmalardır. Hablemitoğlu'nun özellikle Türkiye dışında yaşayan Türk toplulukları ve Kırım Türkleri konusunda yayınlanmış tarihi belgelere dayalı çok sayıda makalesi bulunmaktadır. Bir Kırım Türkü olan Dr. Necip HABLEMİTOĞLU, Kırım Türkleri"nin Türkçü lideri İsmail Gaspıralı"ya ait tarihi belgelerden oluşan bir arşive de sahipdi.

Ayrıca, Türkiye'de ve yurt dışında faaliyet gösteren bölücü terör örgütleri ve Alman Vakıfları ile Avrupa Birliği Uyum Yasaları içinde yer alan vakıflar yasası konularında çeşitli araştırmaları bulunan Hablemitoğlu, çalışma alanına ilişkin Türkiye"de ve yabancı ülkelerde sempozyum, panel gibi toplantılarda sayısız konferanslar verdi, çeşitli televizyon ve radyo programlarına katıldı.

Din sömürücülerine karşı devamlı mücadele içerisinde oldu; Köstebek adlı eserinde Emniyet ve İstihbarat birimlerindeki Fetullahçı yapılanmayı derinlemesine inceledi.

Kendisi gibi öğretim üyesi olan Doç.Dr. Şengül HABLEMİTOĞLU ile evli, Kanije ve Uyvar adında iki kız çocuk babası idi.
 
laser69
Forum Kalfası
Köstebek adlı kitabını okumuştum şiddetle tavsiye ederim okunmasını özellikle eğitim vakfı adı altında dönen üçkağıtları ap açık ortaya koymuş Allah Rahmet eylesin Hatırattığın için sağol
 
yasba
Forum Ustası
--------------------------------------------------------------------------------

Prof. Şengül Hablemitoğlu, eşi Necip Hablemitoğlu’nun öldürülmesininin ardından dört yıl geçmesine rağmen başlatılan soruşturmada hiçbir gelişme kaydedilmemiş olmasına isyan ediyor. Eşinin adi bir olaya kurban gitmiş gibi gösterilmeye çalışıldığını belirten Prof. Şengül Hablemitoğlu “Benim eşim gaspçı mıydı, hırsız mıydı, hortumcu muydu ki adi bir cinayete kurban gitsin” dedi.

Dört yıl önce faili meçhul bir cinayete kurban giden Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu, ölüm yıldönümünde ardında bıraktığı sorular ve sır perdesiyle bir kez daha anılacak. Eşini bir suikaste kurban veren Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu, cinayetin ardından tam dört yıl geçmesine rağmen başlatılan soruşturmanın hiçbir gelişme kaydetmemiş olmasına isyan ederken, sitemini “Aradan geçen süre içinde biz acımızı yönetmeyi öğrendik. Artık hiç kimseden bir beklentim yok” sözleriyle dile getirdi. Soruşturma ile ilgili kendisine ve avukatına hiçbir yeni bilgi ulaşmadığını söyleyen Hablemitoğlu, AKP Hükümeti’ni de “Başbakan’ın ’Bu ülke Necip Hablemitoğlu cinayetini örtbas etmiş bir ülkedir’açıklamasından sonra eşimin cinayeti ile ilgili gelişmeleri artık yorumlayamaz duruma geldim” sözleriyle eleştirdi. Son bir yıl içinde tuttuğu notları kitap haline getirdiğini ve “Sessiz Ağıt” adlı eserinin kısa bir süre içinde okuyucu ile buluşacağını ifade eden Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu ile Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu cinayetinin ardından geçen dört yılı konuştuk.

Tarih 18 Aralık 2002....
Türkiye bir suikastle sarsıldı. “Türküm ve başka Türkiye yok” sözlerini hayatının rehberi edinen Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Öğretim üyesi Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu, Portakal Çiçeği Sokak’taki evinin önünde kurşunlara hedef oldu. Yıllarca genç dimağlara vatan sevgisi aşılayan Hablemitoğlu’na kurşun sıkanlar amacına ulaşamadı... Onu öldürmek için sıkılan kurşunlar onu ölümsüzleştirdi. Bölücü örgütlerin oyunları O’nun kaleminden Türkiye’ye duyuruldu... Ömrünün son demlerini Alman vakıflarının oyunlarını deşifre etmekle geçirdi... Ölümünün ardından tam 4 yıl geçti. Suikaste ilişkin bir adım bile ileri gidilemedi...

Biz Necip’e gözümüz gibi baktık ama...
Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu eşinin öldürülmesinin ardından tam dört yıl geçmesine rağmen mücadelesini südürüyor. Önceki gün Uludağ Üniversitesi Mezunlar Derneği Bursa Şubesi’nce Kültürpark Medya Restaurant’ta düzenlenen ‘Sessiz Ağıt’ başlıklı söyleşi programında konuşan Şengül Hablemitoğlu, eşi Necip Hablemitoğlu’nu her yerde ve ortamda anlatmaya devam edeceğini dile getirdi.

Ülkemize sahip çıkalım
Şengül Hablemitoğlu, “Bundan 2-3 yıl önce bunu söyleyemiyordum. Ama artık söyleyebiliyorum. Benim kocam, alçakca, evimizin önüne kadar gelen aşağılık, insan bile diyemeyeceğim adi bir varlık, tarafından gözünden vurularak öldürüldü. Ben de, kızlarım da Necip’e gözümüz gibi baktık. O da bize öyle baktı. Ama maalesef böyle birşey yaşadık. Bir mirasyedi toplum olmaktan bir an önce vazgeçmemiz gerekiyor. Bize bırakılmış bir miras var ve biz hiç çekinmeden bu mirası gayet güzel yemekle meşgulüz. Ama bir bakacağız ki bir gün, gözümüzü bir açacağız ki, o bizim kapımızın önüne kadar gelen, namlusunu Necip’in gözüne doğrultan zihniyet, hepimizin kapısında olacak.” diye konuştu. Türkiye’nin cumhuriyet olmak için çok acılar çektiğini anlatan Hablemitoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Giyecek, yiyecek hiçbir şeyi olmayan insanların savunup da bize bıraktıkları bir ülkede, o topraklar üzerinde yaşıyoruz. Dolayısıyla herkesin bireysel sorumluluğunun çok iyi bilincine varması gerekiyor. Necip, sorumluluk sahibi bir insandı.”

Bu cinayet özenle örtbas EDILIYOR
Eşi Necip Hablemitoğlu’nun adi bir olaya kurban gitmiş gibi gösterilmeye çalışıldığını belirten Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu “Benim eşim gaspçı mıydı, hırsız mıydı, hortumcu muydu ki adi bir cinayete kurban gitsin” dedi

Necip Hablemitoğlu cinayetinin üzerinden dört yıl geçti. Sır perdesi bir türlü aralanamadı ancak Hükümet’in zaman zaman yaptığı açıklamalar oldu. Hatta siz İçişleri Bakanlığı’na bir tazminat davası açtınız. Bu süreç ve son gelişmeler hakkında bilgi alabilir miyiz?

Bu konuda kullanacağım cümleler Hükümet kanadından farklı bir yanıt alabilir ve ben bunu istemiyorum. Ancak bu Hükümetin, Hablemitoğlu cinayetini bir sorumluluk olarak algıladığını düşünmüyorum. Öncelikle ben bunun karmaşık bir cinayet olduğuna inanmıyorum. Son derece fütursuzca işlenmiş bir cinayetti. Birileri evimizin kapısına kadar hiç uğraşmadan ya da bomba gibi bir mekanizma bile kurmaya gerek görmeden, zaman ayırmadan son derece rahat bir şekilde kotardı bu cinayeti. Ben böyle söyleyince İçişleri Bakanlığı’nın açtığımız davalara verdiği yanıtları da sanki teyit ediyormuşum gibi oluyor aslında. Biz ortada bir siyasi cinayet olduğunu ve Bakanlığın bunda sorumluluğu olduğunu belirterek, bu sorumluluğu almadıkları gerekçesiyle açtık davayı. Ama bize “Hayır. Bu adi ve sıradan bir cinayetti” diye cevap verdiler. Necip Hablemitoğlu bir akademisyendi. 25 yıl üniversitede hizmet vermiş, binlerce öğrenciye devrim tarihini ve Atatürk’ü anlatmış biriydi. Ama İçişleri Bakanlığı bunun adi ve sıradan bir cinayet olduğunu söyledi. Alacak verecek davası mı, namus cinayeti mi? Bu insan gaspçı değil, banka içi boşaltmamış, hırsızlık yapmamış, kimseye zararı dokunmamış. Bu saçma sapan bir şey. Bir yazarın babasının bavulundan çıkanları gördük. Ama benim eşimin iki odayı dolduracak kadar malzemesi var ve bunlardan pek çok şey çıkıyor.

Tehdit ediliyorum
Soruşturmayla ilgili çaba gösterilmediğini mi düşünüyorsunuz?Bu şartlar altında siz, bugünkü yönetimin bu cinayetle ilgili herhangi bir şey yapabileceğini düşünebilir misiniz? Bakanlık bize böyle bir yanıt veriyor. Ben internette kriminal olayları araştırıyorum. Necip Hablemitoğlu ile ilgili dünya kadar bilgi var. Ben buradan pek çok şey öğrenebiliyorken, bu araştırmayı yürütenler ne yapıyor? Ellerinde bize gelen tehdit mailleri var ama hiçbir şey yapmadılar. Ne bana ne de avukatıma bir bilgi ulaşmadı. Son dönemde ortaya atılan iddialar var. Daha öncesi var. Bunların değerlendirilip değerlendirilmediğini bilmiyorum. Artık sonuca dair hiçbir beklentim yok. Bu ülke örtbas ediyor. Hükümet’in de benim kocamın adını

Eşinizin öldürülmesinin üzerinden geçen 4 yılda neler yaşadınız?
Kendimi çok yaşlı hissediyorum. Ruhum gerçekten yaşlandı. Bu konuda konuşmak öyle zor ki. Bir süre öncesine kadar “mezarlık” kelimesini kullanamıyordum örneğin. “Necip öldü” diyemiyordum. Bu ifade onun ölümünü anlatamayacak kadar basit kalıyordu. Çünkü onun ölümü basit bir ölüm değildi. Kolay bir ölüm değildi. Ben hastalanıp ölmesini tercih ederdim. Ama en azından bu tür bir ölümde sizin acınızı yönetmenizi sağlayacak elinizde kalan bir şeyler oluyor. Onun onurlu yaşamı gibi, ülkesine olan sevgisi gibi...

MİT’le ilişkisi olsaydı bizden gizlemezdi “Bu ülke birbirini sevmeyen insanlarla dolu maalesef. Necip’in konumundaki insanlar üzerinden bir takım pazarlıklar yapılıyor...”

Hablemitoğlu cinayetinin ardından bazı iddialar gündeme geldi. Örneğin MİT Müsteşarlığı için isminin geçtiği yönünde bir iddia vardı. MİT ile ilgili iddiaları mantıklı bulmuyorum. Böyle bir şey olsaydı benden ya da ailesinden gizlemezdi elbette. Bu durumda, yedinci-sekizinci kişilerin nasıl haberi olabilir böyle bir gelişmeden bilemiyorum. Bu ülke birbirini sevmeyen insanlarla dolu maalesef. Necip’in konumundaki insanlar üzerinden bir takım pazarlıklar yapılıyor. Bunun mantıklı olmadığı şuradan belli. Bu hükümette Necip’in MİT müsteşarı olması mantıksız bir şey. Bunun olmayacağını her insan görebilir. Bazı uluslararası örgütlerden çok büyük miktarlarda para alındığı yönünde iddialar da gündeme geldi bir dönem. Uluslararası örgütler, sivil toplum örgütleri için ödenen paralar havalarda uçuşuyor. Türkiye’de euro’lar sivil toplum örgütlerinin başına saçılıyor adeta. Bu da bir kültür oldu bu ülkede. Bunu çok doğal karşılıyor insanlar. ‘İş yaptık karşılığını alıyoruz’ diyorlar. Bize hiçbir örgütten hiçbir şekilde para teklif edilmedi. Necip zaten öyle bir teklifin yapılabileceği, bir adam değildi. Buna kimse cesaret edemezdi çünkü deşifre ederdi. Teklif gelmedi sadece bol bol tehdit geldi.

Bu tehditlerden hiç tedirgin olmadınız mı? Kendisi ne düşünüyordu?
Aslında o kadar ilginç ki o tehditler son bir yılda çok yoğundu. 18 Aralık 2002 tarihine kadar sürdü. Bir gün sokakta adamın birinin Necip’in üzerine arabasını sürdüğünü hatırlıyorum. Adam “Seni Allahsız, kitapsız, nasıl böyle konuşursun?” diye Konur Sokak’ta arabayı üzerine sürmüş. Necip bana anlatırken üzüntüsünü ifade etti. Hem çok şaşırmıştı ve hem de yaşadıklarına inanamamıştı. E-mail ya da cep telefonuna pek çok tehdit mesajı alıyordu. Ama hiçbir şekilde korkan bir insan olmadı.

Necip Hablemitoğlu’nun yayınlanmamış çalışmaları olduğunu dile getiriyorsunuz. Bu eserleri derlemeyi ve okuyucu ile buluşturmayı planlıyor musunuz?
Elbette yapılacak çok şey var. Ama zaman bulamıyorum. Şu ana kadar yayınlanan 10 kitabı var. Çıkardığı dergilerdeki makaleleri toparlayacağız. Bugüne ışık tutan özellikle Türk dünyası ile ilgili makaleler bunlar. Onları hazırlayabileceğim günleri bekliyorum. Ben henüz Necip ile ilgili kurumsal bir yapı oluşturamadım. Benim bundan sonraki amacım bu. Hiçbir iddiası olmayacak bir yapı aslında. Vakıf gibi bir şey düşünmüyorum çünkü bunun için çok büyük destek almak lazım. Kimse destek vermiyor. Ya da sormuyor. Yapmak istediğim şeyin adını koydum ancak maddi imkanlar henüz yeterli değil. Eşimin yayınlarını basan ancak teliflerini ödemeyen iki yayınevi ile çalıştım. Bu çok büyük bir ahlaksızlıktı. Belki bir yayınevi kurup O’nun eserlerini çıkarmak çok daha kolay olacak.
 
ESTERGON
Genel Moderator
Dostum, konu için çok teşekkür ederim.
Ülkenin önemli değerlerinden Abdi İpekçi, Uğur Mumcu gibi katledilmiş insanlar
sayılırken ne hikmetse Hablemitoğlu bir kesim tarafından özellikle ihmal edilir.
Ama onun gibi değerlerimizi, unutmamak unutturmamak zorundayız.
Kolay gelsin,esen kalın.
 
MarcoS_
Forum Ustası
hiçbir şey birdenbire olmadı

önce ezanı arapçaya çevirdiler
dinlediniz.

sonra 'siz isterseniz hilafeti bile getirirsiniz' dendi
demokrasi sandınız

sonra bir çığ gibi kur'an kursları,
imam hatip okulları açıldı
din dersleri anaysal zorunluluk oldu.
kabullendiniz.

tesettür arttı,cami sayısı okulları geçti,
inanç özgürlüğü saydınız.

giyim kuşama müdahale ettiler,
oruç tutmayanı öldürdüler.
şaşırdınız.

daha sonra bilim adamı ve yazarları vurdular.
milletvekili ve gazetecileri parçaladılar.
şairleri ve dansçıları yaktılar.
kimin yaptığını düşünüp durdunuz.

en sonunda kapınızı çalacaklar,
size kendinizden başka yardım edecek kimse
kalmayacak!

Bazı insanların korkulu rüyası cesur insan. Ruhun tekrar şad olsun...
 
KizilTug
Forum Kalfası
Türkler öldürülür ama Türklük asla !

Eşinin bugünlerde yazdığı bir makale

Türkiye’de aydınlatılmayı bekleyen birçok gazeteci ve bilim insanı cinayeti bulunuyor. Bu isimlerden biri de Dr. Necip Hablemitoğlu… 18 Aralık 2002’de gerçekleşen Hablemitoğlu suikastı hala tam anlamıyla aydınlanabilmiş değil...

Eşinin cinayeti üzerinden geçen yedi yıla rağmen olumlu bir adım atılmadığını düşünen Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu, düşüncelerini şu sözlerle dile getirdi.

“Halil Cibran diyor ki; “… şeytan için bir doğru adam, bir milyon görmezden daha büyük bir tasadır.”

Dr. Necip Hablemitoğlu, 18 Aralık 2002 akşamı evinin önünde arabasından iner inmez canından çok sevdiği, gözünden sakındığı kızlarına ve can yoldaşına son kez sarılma fırsatı bulamadan gözünden ve ensesinden sıkılan iki kuşunla park yerinde öldürüldü. Canına kıyan kahpe ellerdeki kanlar yıkandı, failler ortadan kayboldu.

Necip canımızın Türkiye’deki daha binlerce başka canlar gibi kanı yerde kaldı. Üzerinden 7 koca uzun yıl, 2600 gün geçti. Güneş 2600 kez doğdu, battı, neredeyse 30 mevsim geçti… Bir gözbebeği Hukuk öğrencisi oldu, diğer gözbebeği meslek edineceği sınava hazırlanıyor, kendisini çok seven, portakalçiçeği kokulu hocam diyen gençler, yetişkin olup çoluk çocuğa karıştılar…

Neden öldürüldü ? Düşünelim, hem de öyle uzun uzun değil…
Söylediklerine bakalım;

"Devletin gücünü (polis, adalet, maliye..., ellerinden gelse ordu...) devlet savunucularına karşı kullanma aşamasına gelmiş olan fetullahçıların, operasyonel anlamda kayda değer başarıları olmuştur. Operasyonlarında, amaca ulaşmada her yolu mübah sayan ve her türlü sınır tanımaz Fırsatçılık, Ahlaksızlık, Takiye unsurlarını içeren bir konsept çerçevesinde hareket eden fetullahçı istihbaratçıların kullandıkları yöntemler şöyledir: Telefon dinleme, tehdit, sahte belge üretimi ve montaj,çarpıtılmış bilgiye yönelik kampanyalar, hırsızlık, kundakçılık, şantaj amaçlı kadın pazarlama ve görüntü kaydı, her türlü illegal kayıt kullanımı (böcek, gizli kamera vb) rüşvet, gasp, darp, bilgisayar sahtekarlıkları, ev ve işyeri kurşunlama, emniyeti suistimal, "hakim kiralama" ve diğerleri...."

Köstebek, 5.8.2002.

Başka ne yapmış, 2001 yılında ilk basımı Otopsi yayınlarından yapılan Alman Vakıfları ve Bergama Dosyası kitabını yazmış. Başına gelmeyen kalmamış. Bizzat bazı devlet temsilcileri dönemin Ankara Üniversitesi Rektörüne giderek atın bu adamı işten demişler. Tehdit edilmiş, hem de ilgili vakıf başkanları tarafından açıkça, pervasızca. Vakıfların Türkiye’de yasa dışı olduklarını kanıtlamış, haklarında dava açılmasını sağlamış, öldürüldükten sonra tanık olarak dinleneceği bu dava reddedilmiş. Vakıflar tam gaz çalışmaya devam etmişler, Türkiye’de legal faaliyetleri sürdürülebilir olsun diye Vakıflar yasası çıkarılmış, vakıflar daha da etkin hale gelmiş, Alman Devleti Türkiye’de Türk Devleti eli ile bir ortaklık üniversitesi kurmaya karar vermiş, maden el değiştirmiş vs. vs. İşte bu kadar… Bir de Necip Hablemitoğlu, çok cesur, gözüpek, vatanperver, yüreği aklı gibi aydınlık, yüzü kadar güzel, mert, ihanet bilmez adam gibi adammış…

Katledilmesi Türkiye’nin alacağı yoldaki engellerin kaldırılması için işaret fişeği olması için gerekliymiş…
Ne dersiniz, haklıyım değil mi? Gerçekten anlaması hiç de zor değil…

Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu”

Necip Hablemitoğlu gelecekte neler olacağını biliyordu, ve aynısıda oldu.. Bunun için öldürüldü...
 
CekoReis
Forum Kalfası
Allah razı olsun, mekanı cennet olsun. büyük çabalar sarf etti ve o yıllarda herkesin ak dediğine kara demiş.
 
fearof
Forum Ustası
Mekanı Cennet olsun.

Ne yazık ki katilleri hala dışarıda ellerini kollarını sallayarak geziyorlar.
 
Üst