Güneş Dil Teorisi Nedir?
Güneş-Dil Teorisi , 1930'lu yıllarda Mustafa Kemal Atatürk tarafından desteklenen ve bizzat geliştirilen dil teorisidir.
Bu teorinin kaynağı Atatürk tarafından not olarak hazırlanmış olan Etimoloji, Morfoloji ve Fonetik Bakımdan Türk Dili isimli kitabın 7. sayfasında da söylenildiği üzere Dr. Phil. Hermann F. Kvergić'in La Psychologie de Quelques Elements des Langues Turques (Türk Dillerindeki Bazı Unsurların Psikolojisi) isimli, Fransızca yazılan 41 sayfalık basılmamış eseridir. Bu tez, yazarı tarafından 1935 yılında Viyana’dan Atatürk’e gönderilmiştir. Teorideki esas fikir bizzat Atatürk tarafından geliştirilmiş ve teori olarak sunulmuştur.
Güneş-Dil Teorisi, adından da anlaşılacağı gibi bir teoridir ve hangi şartlarda ortaya atıldığına bakmak gereklidir.Bugünden Güneş-Dil Teorisi’ne bakarsak, birtakım yanlış değerlendirmelere sapılabilir. Bu tür çalışmalar aslında Osmanlı döneminde başlamıştır. Mustafa Celalettin Paşa’nın , Samih Rifat’ın, TDK’nin kurucu başkanının da, böyle çalışmaları olmuştu.
Hermann Kvergitsch’in teorisinin ana fikri Türk dilinin dünyada esas bir dil olduğu ve dünya dillerindeki birçok kelimenin de Türkçeden türediği şeklindedir.Çok iyi Fransızca bilen Atatürk Bu teoriyi okuduğu zaman tamam aradığımı buldum madem ki Türk dili dünyanın temel dillerinden birisidir, ki gerçek de budur. Dünya dilllerindeki birçok kelime bu teoriye göre Türkçeden çıkmıştır. O hâlde bizim dilimizin içerisinde kullanılan ve yabancı asıllı olduğu iddia edilen kelimeleri atmamıza gerek var mı? Yok. Onlar da dilde kullanılsın düşüncesine hasıl olmuştur.
Dil, bir halkın veya ulusun sahip olduğu yaşam tarzını ve kültürünü tanımak için önemli bir etmendir. Güneş Dil Teorisinin tarih içerisinde oynadığı rol ve anlam Atatürk Devrimleri'nin ideolojik hattını anlamak açısından çok önemlidir. Türk Tarih Tezi'ni ve Güneş Dil Teorisi'ni basit bir milliyetçi hezeyan olarak değil Atatürk Devrimleri'nin yıktığı düzenle ve Avrupa merkezci tarih teorileriyle hesaplaşma çabaları olarak değerlendirmek gerekiyor. Böylelikle hem ümmetten millete geçilmek hem de Batı karşısında kendisini ezik hisseden mazlum bir millete özgüven aşılanmak istenmiştir.
Türkçenin söz varlığını, başta Arapça ve Farsça olmak üzere yabancı dillerden geçen kelimelerden arındırarak özleştirme hareketi, diğer bir deyişle "Dil İnkılâbı", Tanzimât ile başlar ve bilhassâ Cumhuriyet ilan edildikten sonra Atatürk'ün özverili çalışmalarıyla hızlı bir şekilde devam eder. Başlatılan bu hareket, sadece yabancı dillerden geçen aykırı söz varlığını değil, yine yabancı dillerin etkisiyle gelişen ve Türkçenin yapısına uygun olmayan birtakım dil bilgisi kurallarını da tasfiye amacı taşımaktaydı; fakat bu tasfiye işlemi çok ileri boyutlara ulaşmış ve dili özleştirme çabası, içinden çıkılamayacak bir hâl almıştı. Öyle ki, özleştirilmeye çalışılan yeni dil ile anlaşabilmek eskisine göre çok daha zor olmaya başlamıştı.
Bu durumu gören Mustafa Kemal Atatürk, Avusturyalı Türkolog Phill H. Kvergiç'in hazırladığı ve 41 sayfadan oluşan "La Psychologie de Quelques Éléments des Langues Turques" (Türk Dillerindeki Bazı Unsurların Psikolojisi) adlı çalışmayı inceler, sonrasında bu çalışmayı Abdülkadir İnan, Naim Nazım ve Hasan Reşit gibi bilim adamlarından oluşan bir dil heyetine gönderir. Heyetin yaptığı çalışmalar sonucunda “Güneş Dil Teorisi” fikri ortaya çıkar. Teorinin amacı, yeryüzündeki en eski dilin Türkçe olduğunu ve diğer dillerin de Türkçeden türediğini ortaya koymaktır. Teori, 3. Dil Kurultayında yabancı dil bilimcilere de sunulur; fakat pek çok dil bilimci bu teorinin gerçeklik taşımadığını belirtir ve teoriyi savunmaz.
Yeryüzündeki tün dillerin "güneş" kelimesinden türediğini savunan Güneş Dil Teorisi; aydınlatma, ısıtma ve yükselme vasıfları dolayısıyla güneşin tüm toplumlar için hayatî derecede önemi olduğunu vurgular. Kendisine kutsiyet atfedilen güneşin aydınlatma özelliği yeryüzünün görülebilir hâle gelmesini ve yaşamın gerçekleşebilmesini sağlarken, ısıtma özelliği yaşamın devamını getirir. Yükselme özelliği ise gücü ve kudreti temsil eder. Her şeyin kaynağı odur ve uzaklık, büyüklük, yükseklik gibi erdemler onda toplanır. Tüm bu özelliklerinden dolayı güneş, bütün toplumlar tarafından önemli kabul edilir ve insanların güneşe bu kadar önem vermesi, onun, en kolay şekilde ifâde edilebilen a sesiyle karşılanmasına sebep olur.
Güneş Dil Teorisi'nde, bilinçli olarak türetilen ilk ses olan a ile birlikte bir ğ sesinin de söylendiği, bu sesin ise sadece Türkçede bulunduğu, dolayısıyla ortaya çıkan ilk kelime olan "ağ"ın Türkçe kökenli olduğu vurgulanır. Yine a sesinden sonra b, m, p, t, y, g, k, h ve u seslerinin gelebileceği de Teoride belirtilmektedir. 72 adet birincil derece temel kök meydana getiren 8 sessiz harf, 8 ünlü ile birleştiğinde de 88 adet ikincil temel kök oluşturur. Bu sayede toplamda 168 temel kök ortaya çıkar. Teori, bu dayanaklar ile "güneş" sözünün Türkçe olduğunu kanıtlamaya çalışır. Ayrıca, Arapça "şems" sözünün de "güneş"in değişik bir varyantı olduğu fikri Teoride yer alır. Güney Amerika'da bulunan ve dünyanın en uzun nehri konumunda olan "Amazon"un, adının "amma uzun"dan, "Niyagara"nın da "ne yaygara" ifâdelerinden türediği kanıtlanmaya çalışılır.
a sesinin zaman içinde e, ı, i, o, ö, u ve ü seslerine dönüştüğünü, dolayısıyla bugün kullanmakta olduğumuz sesli harflerin hepsinin a sesinin değişik biçimi olduğunu belirten teoriye göre, yaygın olarak kullanılan diğer temel kelimeler de "ağ"dan türemiştir.
Türk Dili Tetkik Cemiyeti
12 Temmuz 1932'deki Tarih Kongresi'nin hemen ardından, Atatürk, 'Türk Dili Tetkik Cemiyeti'ni kurdurmuş, dilde de birlik sağlanması için adım atılmasını sağlamıştır. I.Türk Dil Kurultayı, 26 Eylül 1932 tarihinde Dolmabahçe Sarayı'nda toplanmıştır.
Türk Dili Tetkik Cemiyeti kurulduğu zaman Atatürk’ün önünde yakın geçmişin iki dosyası duruyor. Bir tanesi 1928 yılında yapmış olduğu Yazı Devrimi. Bir tanesi de Kubilay olayı, yani gerici ayaklanması. Dolayısıyla Atatürk yazı devriminin güçlenmesi ve köklenmesi için belirli bir kültür hareketinin olmasını istemekteydi.
Dil bir iletişim aracıdır ve her dil, kendisini oluşturan topluluğun iletmek ihtiyacında olduğu anlamları iletmeye yeter. Iletilecek yeni anlamlar belirirse, dil de, kendi bünyesi içinde, bu anlamları taşıyacak yeni biçimler bulabilmektedir.
Bu kongrede, dildeki Arapça ve Farsça kelimelerin yanı sıra bölgeler arasındaki lehçe farklılıklarının da ortadan kaldırılması için İstanbul Türkçesi örnek alınarak çalışmalara başlanmıştır. Yapılan çalışmalar Belleten adlı dergide yayımlanmıştır.
Güneş Dil Teorisi-Süreç
Türkçenin diğer dillere kaynaklık ettiği düşüncesi 1932’deki Birinci Türk Dil Kurultayı’nda adı konmadan bazı bildirilerde ortaya atılmıştı. Dil devrimi başladığında, önce dildeki bütün yabancı sözcüklerin atılması gerektiği gibi bir düşünce hâkimdi. Dilin söz varlığına girmiş, anlamını herkesin bildiği ve kullandığı, ama kökenini bilmediği, günümüzde de kullandığımız pek çok sözcüğün atılması gerektiği dile getirilmiştir.
1935 yılına gelindiğinde, yine herkesin anlayamadığı bir dil ortaya çıktı. Zaten Osmanlı Türkçesinden şikayet şuydu: Yazılıp da konuşulamayan bir edebi Türkçe, bir de konuşulup yazılmayan halk dili vardı. Bunun birleştirilmesi gerekiyordu. Dil devriminde de amaç buydu zaten. Bunda da büyük ölçüde başarı sağlandı.
III. Türk Dil Kurultayı 24-31 Ağustos 1936 tarihleri arasında yapılmıştır. Yurtdışından gelen 13 dil bilgininin de katılımıyla gerçekleşen kurultayda, cemiyetin adı Türk Dil Kurumu olarak değiştirilmiştir. Bu kurultayda, çalışma esasları, diğer iki kurultaydakinden farklı olmuştur: Artık Güneş Dil Teorisi (özleştirmeye ret, yaşayan dile dönüş) üzerinde durulmaya başlanmış, yabancı kelimelere Türkçe karşılık aranmasına son verilerek yaşayan dil kabul edilmiştir.
Yapılan tüm bu çalışmalara rağmen Güneş Dil Teorisi beklenilen ilgiyi bulamaz ve Atatürk'ün vefatından sonra bir daha üzerinde herhangi bir çalışma yapılmaz. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinde konuyla ilgili olarak ders veren İbrahim Necmi Dilmen, "Güneş öldükten sonra onun teorisi mi kalır?" diyerek, Atatürk'ün ölümünden sonra bu teoriyle ilgili çalışmaların sona ermesinin sebebini açıklar.
Alıntıdır..