RYCK_ROLL
Çırak
Dostlar herkese merhaba. Sırf bir konu hakkında yardım alabilmek için foruma üye oldum umarım umduğumu bulabilirim. Şimdiden teşekkür ederim.
Sıkıntılı bir çocukluk yaşadığımdan bahsederek başlamak istiyorum. DEHB'li bir çocuk olmam sebebiyle hiç arkadaşım yoktu. Bunun üzerine belirli bir yaştan sonra OKB'de eklenince işler iyice sarpa sarmaya başladı. Lise sınavında kötü bir sonuç almamın ardından kötü bir liseye yerleştim ve burada psikolojik olarak beni etkileyen çok tatsız şeyler yaşadım. Ne not ortalamam iyiydi, ne adam gibi bir hobim vardı, ne kız arkadaşım vardı, ne sevenim vardı. Kendimin ciddi ciddi aptal olduğuna inanmaya başlamıştım. Çünkü; çocukken anneler biraz bizleri gaza getirirler bu benimki için de geçerli idi. Yakışıklısın, zekisin, müzik kulağın var, güzel resim çizebiliyorsun vs. Halbuki gerçek hayatta yetenek denilen şeyin bir önemi olmadığını, değer katanın çalışmak, çabalamak ve tecrübe kazanmak olduğunu çok geç anladım. Her neyse, kötü bir lise tecrübesinin ardından en iyi bir üniversitelerinin birinin (kurumu rencide etmemek için ismini vermiyorum) kötü, düşük puanla alan bir mühendislik bölümüne tabir-i caizse kapağı attım. Aklımdaki düşünce şuydu, her ne kadar kötü bir akademik geçmişim olsa da, artık bu okula daha yüksek puanlı giren mühendislerle aynı seviyede bir eğitim alıp, aynı donanımla çıkacağım. Buna gerçekten inandım ve bu yüzden, İngilizce hazırlık eğitimim çok iyi geçti. Ardından bölüme geçtim. 1.sınıf zaten adaptasyon süreciydi ki ben pek adapte olamadım. Ancak; asıl olarak bölümden kopuşu 2.sınıfta yaşadım. Hocaların bölümü gerçekten hiç bir şekilde önemsemediğini, biz öğrencileri ciddiye almadıklarını hatta aptal yerine koyduklarına kanaat getirdim ve bu beni demoralize etti. Bir de sanki mükemmel ders anlatıyorlarmış gibi İngilizce ders vermeye ısrar etmeleri, yarı İngilizce yarı Türkçe abuk subuk bir ortamın oluşmasına vesile oldu. Dersleri ingilizce veriyorlardı çünkü; paralarına kıyamıyorlardı bence. Bunun yanında sürekli saçma-sapan konuşup dersi sabote eden öğrencilerin üstüne bir de prim yapmaları iyice sabrımı taşırdı. İlk yaz stajıma gittikten sonra bu işin kesinlikle benim harcım olmadığını anladım. Bu stajdan sonra derslerden kolay bir şekilde geçebilmek için konuşan ama kafası basmayan öğrenci kılığına bürünüp çatır çatır dersleri de geçtim. Bizim bölümdeki öğrenci profiline gelirsek, birim çevirmeyi yapamayan adam vardı 3.sınıfta. Kaya mekaniği dersinde hocanın laboratuvar sınavında bizim ilkokul 3.sınıfta yaptığımız birim çevirmeler ile ilgili 30 puanlık bir soru sorması iyice ağrıma gitti, resmen aptal muamelesi görüyorduk. Ve işin vahimi sınıfta bu soruda hata yapanlar oldu. Hocalar her türlü herkesi geçiriyorlardı zaten, öğrencilerle uğraşmak istemiyorlar bir an önce başlarından savmak istiyorlardı. Gerçi burada bütün suç bölümün değil, adamlara siz her sene 50-60 kişiyi sormadan gönderirseniz, adam kalanı çok olan derslerde 300 kişiye çene patlatmak zorunda kalır ki bizim bölümdeki hababam sınıfı kılıklı öğrencilere bunun yapılması pek mümkün değil. O yüzden bizzat ben ne matematik ne fizik ne kimya ne akışkanlar mekaniği ne statik ne dinamik ne de mukavemet gibi temel mühendislik derslerinden abartısız hiçbirini bilmeden "mühendis" oldum böyle bir saçmalık olabilir mi? Başka alana da kayamıyorum bu yüzden. Bunun yanında bir kere bile teknik geziye götürülmedik. Üst sınıflarda ders veren bir hocam vardı kendisinden beni de götürmesini rica ettim, reddetti. Artık son çare başka bölümden bir hocam ile irtibata geçtim en azından bir iki şey göreyim dedim, kendisi kontenjan sebebiyle beni reddetmek durumunda kaldı. Böyle rezil bir eğitim-cik aldık biz. Stajınız ve ya bitirme projeniz iyi de olsa kötü de olsa bir şey farketmiyordu. Her halükarda A veriyorlardı size. Dolayısıyla ben kendime güvenim sıfır olarak, saçma sapan bir şekilde, bir çok insan gibi mezun oldum. Not ortalamamda iyi değildi ha 2.5'tan azıcık fazla 2.6 bile değil yani. Bundan sonra ben iyice karamsarlığa sürüklendim. Sonra, dedim ki ben resim yapmayı çok seviyorum lakin, bir yetenek kursuna gitmek için ne param ne de zamanım var. Bende dedim ne yapayım, eskiden yetenek sınavıyla alan ama; sonradan üniversite puanı ile almaya başlayan bölümlerden birine gireyim. İlk sınıf iyiydi, güzeldi kendime güvenim gelmişti ve kendimi işe yarar hissediyordum. 2.sınıfta korona salgını ile beraber evlerimize gönderilmemizin ardından arkadaşlarım ve hocalarım ile bağım koptu. 3.sınıfta kaydımı dondurdum (ve aynı üniversitede aynı anda başka bir mühendislik bölümünde yüksek lisans eğitimine başladım ancak bilimsel hazırlığın ikinci döneminde "online" eğitimin verimsiz olması sebebiyle bıraktım) ve normalde 4.sınıfta olmam gereken zamanda 3.sınıftan bazı istediğim dersleri alıp önlisans diploması alarak okuldan ayrıldım çünkü; eğitim kalitesi bir hayli düşmüştü. Ve ben 29 yaşındayım. Artık kendimi değersiz, işe yaramaz, pislik gibi hissediyorum. Bir bilgisayar oyunundaki "bug" gibi. Aslında olmaması gereken ama varolan bir şey gibi. Arkadaşım yok, sevgilim yok, işim yok ve hayatımda hiç çalışmadım nasıl bir şey olduğunu bilmiyorum. Yakışıklı olduğum söylenemez, obezim, iğrenç şişman ve kıllı bir vücudum var, algılama güçlüğüm var DEHB ile alakalı muhtemelen. Şimdi bir yüksek lisansa başvuracağım ama; bilmiyorum ne olur. Ben umudumu kaybedeli çok oldu. Çözüm olsa anında kendimi aşağıya atarım ama; çözüm değil. Bir de öbür tarafta cehennem varsa sonsuza kadar acı çekmek de istemiyorum bu kadar şeyin üzerine. Ben ne yapmalıyım sizce, bana yardım edebilir misiniz?
Forumdaki mühendis arkadaşlar lütfen kızmayın, sizin yanınızda ben kendimi mühendis olarak tanımlamam, bu size hakaret olur.
Sıkıntılı bir çocukluk yaşadığımdan bahsederek başlamak istiyorum. DEHB'li bir çocuk olmam sebebiyle hiç arkadaşım yoktu. Bunun üzerine belirli bir yaştan sonra OKB'de eklenince işler iyice sarpa sarmaya başladı. Lise sınavında kötü bir sonuç almamın ardından kötü bir liseye yerleştim ve burada psikolojik olarak beni etkileyen çok tatsız şeyler yaşadım. Ne not ortalamam iyiydi, ne adam gibi bir hobim vardı, ne kız arkadaşım vardı, ne sevenim vardı. Kendimin ciddi ciddi aptal olduğuna inanmaya başlamıştım. Çünkü; çocukken anneler biraz bizleri gaza getirirler bu benimki için de geçerli idi. Yakışıklısın, zekisin, müzik kulağın var, güzel resim çizebiliyorsun vs. Halbuki gerçek hayatta yetenek denilen şeyin bir önemi olmadığını, değer katanın çalışmak, çabalamak ve tecrübe kazanmak olduğunu çok geç anladım. Her neyse, kötü bir lise tecrübesinin ardından en iyi bir üniversitelerinin birinin (kurumu rencide etmemek için ismini vermiyorum) kötü, düşük puanla alan bir mühendislik bölümüne tabir-i caizse kapağı attım. Aklımdaki düşünce şuydu, her ne kadar kötü bir akademik geçmişim olsa da, artık bu okula daha yüksek puanlı giren mühendislerle aynı seviyede bir eğitim alıp, aynı donanımla çıkacağım. Buna gerçekten inandım ve bu yüzden, İngilizce hazırlık eğitimim çok iyi geçti. Ardından bölüme geçtim. 1.sınıf zaten adaptasyon süreciydi ki ben pek adapte olamadım. Ancak; asıl olarak bölümden kopuşu 2.sınıfta yaşadım. Hocaların bölümü gerçekten hiç bir şekilde önemsemediğini, biz öğrencileri ciddiye almadıklarını hatta aptal yerine koyduklarına kanaat getirdim ve bu beni demoralize etti. Bir de sanki mükemmel ders anlatıyorlarmış gibi İngilizce ders vermeye ısrar etmeleri, yarı İngilizce yarı Türkçe abuk subuk bir ortamın oluşmasına vesile oldu. Dersleri ingilizce veriyorlardı çünkü; paralarına kıyamıyorlardı bence. Bunun yanında sürekli saçma-sapan konuşup dersi sabote eden öğrencilerin üstüne bir de prim yapmaları iyice sabrımı taşırdı. İlk yaz stajıma gittikten sonra bu işin kesinlikle benim harcım olmadığını anladım. Bu stajdan sonra derslerden kolay bir şekilde geçebilmek için konuşan ama kafası basmayan öğrenci kılığına bürünüp çatır çatır dersleri de geçtim. Bizim bölümdeki öğrenci profiline gelirsek, birim çevirmeyi yapamayan adam vardı 3.sınıfta. Kaya mekaniği dersinde hocanın laboratuvar sınavında bizim ilkokul 3.sınıfta yaptığımız birim çevirmeler ile ilgili 30 puanlık bir soru sorması iyice ağrıma gitti, resmen aptal muamelesi görüyorduk. Ve işin vahimi sınıfta bu soruda hata yapanlar oldu. Hocalar her türlü herkesi geçiriyorlardı zaten, öğrencilerle uğraşmak istemiyorlar bir an önce başlarından savmak istiyorlardı. Gerçi burada bütün suç bölümün değil, adamlara siz her sene 50-60 kişiyi sormadan gönderirseniz, adam kalanı çok olan derslerde 300 kişiye çene patlatmak zorunda kalır ki bizim bölümdeki hababam sınıfı kılıklı öğrencilere bunun yapılması pek mümkün değil. O yüzden bizzat ben ne matematik ne fizik ne kimya ne akışkanlar mekaniği ne statik ne dinamik ne de mukavemet gibi temel mühendislik derslerinden abartısız hiçbirini bilmeden "mühendis" oldum böyle bir saçmalık olabilir mi? Başka alana da kayamıyorum bu yüzden. Bunun yanında bir kere bile teknik geziye götürülmedik. Üst sınıflarda ders veren bir hocam vardı kendisinden beni de götürmesini rica ettim, reddetti. Artık son çare başka bölümden bir hocam ile irtibata geçtim en azından bir iki şey göreyim dedim, kendisi kontenjan sebebiyle beni reddetmek durumunda kaldı. Böyle rezil bir eğitim-cik aldık biz. Stajınız ve ya bitirme projeniz iyi de olsa kötü de olsa bir şey farketmiyordu. Her halükarda A veriyorlardı size. Dolayısıyla ben kendime güvenim sıfır olarak, saçma sapan bir şekilde, bir çok insan gibi mezun oldum. Not ortalamamda iyi değildi ha 2.5'tan azıcık fazla 2.6 bile değil yani. Bundan sonra ben iyice karamsarlığa sürüklendim. Sonra, dedim ki ben resim yapmayı çok seviyorum lakin, bir yetenek kursuna gitmek için ne param ne de zamanım var. Bende dedim ne yapayım, eskiden yetenek sınavıyla alan ama; sonradan üniversite puanı ile almaya başlayan bölümlerden birine gireyim. İlk sınıf iyiydi, güzeldi kendime güvenim gelmişti ve kendimi işe yarar hissediyordum. 2.sınıfta korona salgını ile beraber evlerimize gönderilmemizin ardından arkadaşlarım ve hocalarım ile bağım koptu. 3.sınıfta kaydımı dondurdum (ve aynı üniversitede aynı anda başka bir mühendislik bölümünde yüksek lisans eğitimine başladım ancak bilimsel hazırlığın ikinci döneminde "online" eğitimin verimsiz olması sebebiyle bıraktım) ve normalde 4.sınıfta olmam gereken zamanda 3.sınıftan bazı istediğim dersleri alıp önlisans diploması alarak okuldan ayrıldım çünkü; eğitim kalitesi bir hayli düşmüştü. Ve ben 29 yaşındayım. Artık kendimi değersiz, işe yaramaz, pislik gibi hissediyorum. Bir bilgisayar oyunundaki "bug" gibi. Aslında olmaması gereken ama varolan bir şey gibi. Arkadaşım yok, sevgilim yok, işim yok ve hayatımda hiç çalışmadım nasıl bir şey olduğunu bilmiyorum. Yakışıklı olduğum söylenemez, obezim, iğrenç şişman ve kıllı bir vücudum var, algılama güçlüğüm var DEHB ile alakalı muhtemelen. Şimdi bir yüksek lisansa başvuracağım ama; bilmiyorum ne olur. Ben umudumu kaybedeli çok oldu. Çözüm olsa anında kendimi aşağıya atarım ama; çözüm değil. Bir de öbür tarafta cehennem varsa sonsuza kadar acı çekmek de istemiyorum bu kadar şeyin üzerine. Ben ne yapmalıyım sizce, bana yardım edebilir misiniz?
Forumdaki mühendis arkadaşlar lütfen kızmayın, sizin yanınızda ben kendimi mühendis olarak tanımlamam, bu size hakaret olur.