ESTERGON
Genel Moderator
HİLAL-İ AHMER'İN KURULUŞ ÇALIŞMALARI:
1867 yılında Paris’te açılan sağlık sergisi münasebetiyle milletlerarası bir Kızılhaç Sıhhiye Konferansı toplandı. Osmanlı Hükümeti bu konferansa Mekteb-i Tıbbiye Tatbikat Muallimi Miralay Dr. Abdullah Beyi göndermişti. Dr. Abdullah Bey, konferans dönüşü Cenevre Mukavelenamesinin Türkiye tarafından da tatbik edilmesini istedi. Girişimleri sonucu Serdar-ı Ekrem Ömer Paşa’nın emirleriyle ve Tıbbiye Nazırı Marko Paşa ile Kırımlı Dr. Aziz Bey’in teşebbüsleriyle 66 azadan oluşan Mecruhin ve Marday-ı Askeriye İmdat ve Muavenet Cemiyeti (Asker, Hasta ve Yaralılara İmdat ve Yardım Derneği) ’ni 11 Haziran 1868 yılında kurdular. Böylece geçici başkanlığa Marko Paşa’nın, Genel Sekreterliğine Dr. Abdullah Bey’in getirildiği Kızılay’ın kuruluşu tamamlanmış oldu.
Kızılay’ın Kurucuları
Dr.Marko Paşa
Dr.Abdullah Bey (Türk Kızılayının kurucusu)
Kırımlı Aziz Bey
Serdar-ı Ekrem Ömer Paşa
Ancak kısa bir süre sonra dönemin hükümeti Derneğin üstleneceği görevler “Sivillerin askeri işlere karışması” olarak değerlendirdiği için beklenen onayı vermedi ve cemiyet kısa bir süre sonra dağılmak zorunda kaldı.
OSMANLI HİLAL-İ AHMER CEMİYETİ’NE DÖNÜŞÜM
1877-1878 yıllarında Osmanlı Rus Savaşının başlaması ile birlikte, Uluslararası Kızılhaç Örgütü Osmanlı askerlerine yardım etmek istemesine rağmen, karşılarında diyalog kuracak bir kurum bulamıyorlardı. Düşman tarafların Kızılhaç Örgütlerinin başarılı çalışmaları ve Osmanlı yaralı askerlerin içinde bulundukları zor durum, kurulmuş olan Cemiyeti tekrar akıllara getirdi. Sadrazam Mütercim Mehmet Rüştü Paşa’nın emri ile 13 Temmuz 1876’da bir toplantı yapılmasına karar verildi. Marko Paşa’nın başkanlığını yaptığı toplantı gündeminin önemli maddeleri şunlardır:
1- Cenevre Sözleşmesinin incelenmesi
2- Kullanılacak simge
3- Cemiyetin tüzüğü
4- Yardım toplama şekilleri
5- Yönetim Kurulunun oluşması
Toplantıda simge olarak haç yerine hilal’in kullanılması benimsendi. Bu durum Cenevre ve diğer Kızılhaç Örgütlerine bildirildi. İstanbul’da alınan bu karar Cenevre Sözleşmesini imzalayan devlet Kızılhaç Örgütlerince kabul edilince 14 Nisan 1877’de Osmanlı Hilal-i Ahmer Cemiyeti resmen kurulmuş oldu.
Başkan ve genel merkez kurulu üyeleri şu şekilde belirlendi.
Başkan: Hacı Arif Bey (Meclis-i Umumi Sıhhiye ikinci başkanı)
Başkan Vekili: P. Sarrell
Başkan Vekili: Nuryan Efendi (Devlet Şurası Azası)
Veznedar: M. Foster (Osmanlı Bankası Genel Müdürü)
Genel Katip: Feridun Bey (Hariciye Nezareti Umuru Sıhhiye Müd.)
Padişahın özel ilgi ve himayesini kazanan cemiyetin, kurulduğu yıllarda 93 harbi adı verilen Osmanlı Rus Savaşı devam ediyordu. Gerek yurtiçi gerekse yurtdışında yardım toplamaya başlayan cemiyet 72.000 altın biriktirmeyi başarmıştı. Kuzey Afrika ve Hindistan Müslümanlarının yanı sıra çeşitli Kızılhaç Örgütlerinden de yardım almıştı. Toplanan bu yardımlarla ordunun ilaç ihtiyacı karşılanırken 9 tane gezici hastane ve 4 tane ambulans alındı.
Osmanlı Rus Savaşı bittiğinde Cemiyetin kasasında 61 bin lira vardı. Savaştan sonra ülkede sıkı bir baskı yönetimi uygulanmaya başlamıştı. Bu nedenle Cemiyet 20 yıl kadar faaliyetlerine ara vermek zorunda kaldı.
OSMANLI HİLAL-İ AHMER CEMİYETİNİN İKİNCİ KURULUŞU:
1897’de Osmanlı Yunan savaşının başlaması ile, Cemiyet Nurican Efendinin Başkanlığında 24 Mayıs 1897’de yeniden toplandı. Eski üyelerden hayatta olmayanların yerine yenileri seçildi. Halktan ve Kızılhaç’tan yardımlar alan Cemiyet ordu için bol miktarda sağlık malzemesi ile iki tane hastane vapuru kiraladı. Savaş bittikten sonra cemiyet 1908 ikinci meşrutiyete kadar yine faaliyetlerini yavaşlattı ve pasif duruma geçti. Bu süre içinde Cemiyetin en önemli aktivitesi Uluslararası 8. Kızılhaç Konferansına Besim Ömer Paşayı temsilci olarak göndermesidir. Osmanlı Hilal-i Ahmer Cemiyetinin Hilal olan simgesi Kızılhaç Örgütlerince benimsenmesine karşın resmi olarak kabul edilmemişti. Besim Ömer Paşa bu konferansta hilalin kullanılması için girişimlerde bulunmuştur. Hilal bundan sonra yarı resmi olarak kullanılmaya devam edilmekle birlikte, resmi olarak tanınması için 1929 yılına kadar beklenmesi gerekecekti.
OSMANLI HİLAL-İ AHMER CEMİYETİNİN ÜÇÜNCÜ KURULUŞU:
Osmanlı Hilal-i Ahmer Cemiyeti yönetim kurulu Yusuf İzettin Efendi başkanlığında toplantıda
Osmanlı toplumunda insani yardıma gönül verenler Hilal-i Ahmer’i yeniden faaliyete geçirmek 1908’de Meşrutiyetin ilanı ile yeniden bir araya geldiler. Dr. Esad Bey, Dr. Besim Ömer Paşa, Dışişleri Bakanlığından Salih Bey, Dr. Mehmet Ali Bey, Dr. Ali Galip Bey, Dr. Bahaeddin Şakir Bey ve Dr. Kasım İzzettin Beylerden oluşan bir kurul toplandı. Kurulun hazırladığı yeni tüzük incelenmek üzere Şuray-ı Devlete gönderildi. Tüzük burada kabul edilince yüz kurucu üye Tokatlıyan Oteli’nde ilk genel kurul toplantısını 21 Nisan 1911’de yaptı. Cemiyet saraydan büyük destek gördü. Padişah Sultan Reşat cemiyeti himayesi altına aldı. Şehzade Yusuf İzzettin Efendi, cemiyetin fahri başkanı olduğu gibi Tophane’de kendisine ait üç katlı binayı cemiyete bağışladı. Bu bina Hilal-i Ahmer’in ilk binasıdır. Cemiyet halkın yardımları ile giderek büyümeye başlamıştı. Bu nedenle bina ihtiyacı karşılayamaz duruma gelince Sultan Mahmut Türbesi yakınlarında kiralanan dört katlı bir binaya taşınıldı.
Atlı Ambulanslar Genel Merkez Binası Önünde 1911
KADIN KOLLARI ÖRGÜTÜNÜN KURULMASI
Besim Ömer Paşa’nın çabaları sonucu Hilal-i Ahmer Kadın Kolları Örgütü kurularak faaliyete geçti. 100 kurucu üyeden oluşan kadın kollarına padişahın annesi fahri başkanlığa seçilirken, Mahmut Muhtar Paşa’nın eşi Nimet Hanım ise fiili başkanlığa seçildi.
Hilal-i Ahmer kadın kolları örgütü Trablusgarp, Balkan Savaşları, I. Dünya savaşı gibi seri felaketlerin yaşandığı sıkıntılı günlerde kimi zaman hastabakıcı kimi zaman çamaşırcı ve kimi zaman da terzi gibi çalışarak yararlı hizmetlerde bulundular.
TRABLUSGARP SAVAŞI ve HİLAL-İ AHMER
İtalyanların Trablusgarp’a başlattıkları saldırı karşısında bölgedeki Osmanlı kuvvetleri her çeşit ilaç, sağlık araçlarını sahil bölgesinde bırakarak iç kısımlara çekilmişlerdi. Yaralılara sağlık hizmeti verilmesinde büyük güçlükler yaşanıyordu. Böyle zor koşullar karşısında, Cemiyet ilk sağlık ekibini Aziziye’de bir okul binasında açtı. 160 yataklı bu hastane Cemiyetin gönderdiği doktorlar, hemşireler ve hatbakıcılar sayesinde çok sayıda yaralı asker tedavi edildi.
Bu süreçte Trablusgarp’ın Sfaks bölgesinden toplanan 6500 Franklık yardıma istinaden bölge halkına Cemiyet tarafından gönderilen teşekkür yazısına şu cevap gelmişti: “Dinen vacip bir şey yapıldığı zaman yapana teşekkür edilmez. Nasıl ki, bir insan namaz kıldığı zaman ona teşekkür edilir mi?” Görüldüğü gibi bölge halkı yardımı bir görev sayıyor ve Hilal-i Ahmer’le samimi olarak bütünleşiyordu. Cemiyet ile halk arasındaki bu yakınlaşma, Hilal-i Ahmer’in kısa sürede büyüyüp gelişmesindeki en önemli etkenlerden birisidir.
Trablusgarp Savaşı’nın bitimine kadar, savaşın getirdiği büyük zorluklara, düşman güçlerinin engellemelerine rağmen Giryan, Humus ve Bingazi’de birer hastane daha açılmış, bu hastanelere hem sağlık ekipleri hem de sağlık malzemeleri gönderilmiştir.
1912 - Kur. Bnb. M. Kemal Derne’de Hilal-i Ahmer çadırının önünde mücahit arkadaşları ve Hilali- Ahmer sağlık görevlileriyle
BALKAN SAVAŞI ve HİLAL-İ AHMER
Balkan Savaşının başlaması ile açılan yeni cephelerde Hilal-i Ahmer hemen hastaneler kurmak üzere çalışmalara başladı. Ancak planlanan bölgelere ulaşmak, düşman işgali yüzünden kolay olmuyordu. Cenevre Sözleşmesinin açık kurallarına rağmen müttefikler Hilal-i Ahmer’in çalışmalarını engelleyebiliyorlardı. Bu zorluklara rağmen halkın yardımı ve desteği ile Edirne, Selanik, Üsküp, Teşvikiye, Kadırga, Darülfunun, Vefa, Gelibolu, Çanakkale, Demirkapı, Hadımköy ve Ispartakule’de hastaneler açıldı. Bu hastanelerde 11.000’in üzerinde yaralı ve hasta asker ile kolera salgını yüzünden hastalanan sivillere tedavi hizmeti verilmiştir.
Yaralıların sayısının çok olması nedeniyle, bölgelerdeki hastanelerin dolması yüzünden yaralıların İstanbul’a taşınabilmesi için Gülnihal isimli bir vapur kiralanıp, 350 kişi taşıyacak şekilde donatıldı. Gerekli sağlık personeli ile takviye edilen bu gemi, savaş sonuna kadar hizmetlerini sürdürdü.
Hilal-i Ahmer’in gördüğü hizmetler sadece hastane hizmetleri ile sınırlı kalmamıştı. 10. Kolordu emrine çadırlı seyyar hastane, ordu sıhhiyesine ilaç, çamaşır ve hastane levazımı temin edilmiştir.
Savaş yüzünden yerlerinden olan muhacirlere çamaşır ve yiyecek dağıtılmış, 14.850 muhacire her gün sıcak yemek çıkarmış, başka vilayetlere gönderilen muhacirlerin yol paraları ödenmiştir.
Ayrıca Hilal-i Ahmer Harp Esirleri Komisyonu kurarak Balkan’larda esir olmuş askerlerimiz ile aileleri arasında haberleşmeyi sağlamaya çalışmıştır.
Hilal-Ahmer çayhanesi.
(Devamı var.)
1867 yılında Paris’te açılan sağlık sergisi münasebetiyle milletlerarası bir Kızılhaç Sıhhiye Konferansı toplandı. Osmanlı Hükümeti bu konferansa Mekteb-i Tıbbiye Tatbikat Muallimi Miralay Dr. Abdullah Beyi göndermişti. Dr. Abdullah Bey, konferans dönüşü Cenevre Mukavelenamesinin Türkiye tarafından da tatbik edilmesini istedi. Girişimleri sonucu Serdar-ı Ekrem Ömer Paşa’nın emirleriyle ve Tıbbiye Nazırı Marko Paşa ile Kırımlı Dr. Aziz Bey’in teşebbüsleriyle 66 azadan oluşan Mecruhin ve Marday-ı Askeriye İmdat ve Muavenet Cemiyeti (Asker, Hasta ve Yaralılara İmdat ve Yardım Derneği) ’ni 11 Haziran 1868 yılında kurdular. Böylece geçici başkanlığa Marko Paşa’nın, Genel Sekreterliğine Dr. Abdullah Bey’in getirildiği Kızılay’ın kuruluşu tamamlanmış oldu.
Kızılay’ın Kurucuları
Dr.Marko Paşa
Dr.Abdullah Bey (Türk Kızılayının kurucusu)
Kırımlı Aziz Bey
Serdar-ı Ekrem Ömer Paşa
Ancak kısa bir süre sonra dönemin hükümeti Derneğin üstleneceği görevler “Sivillerin askeri işlere karışması” olarak değerlendirdiği için beklenen onayı vermedi ve cemiyet kısa bir süre sonra dağılmak zorunda kaldı.
OSMANLI HİLAL-İ AHMER CEMİYETİ’NE DÖNÜŞÜM
1877-1878 yıllarında Osmanlı Rus Savaşının başlaması ile birlikte, Uluslararası Kızılhaç Örgütü Osmanlı askerlerine yardım etmek istemesine rağmen, karşılarında diyalog kuracak bir kurum bulamıyorlardı. Düşman tarafların Kızılhaç Örgütlerinin başarılı çalışmaları ve Osmanlı yaralı askerlerin içinde bulundukları zor durum, kurulmuş olan Cemiyeti tekrar akıllara getirdi. Sadrazam Mütercim Mehmet Rüştü Paşa’nın emri ile 13 Temmuz 1876’da bir toplantı yapılmasına karar verildi. Marko Paşa’nın başkanlığını yaptığı toplantı gündeminin önemli maddeleri şunlardır:
1- Cenevre Sözleşmesinin incelenmesi
2- Kullanılacak simge
3- Cemiyetin tüzüğü
4- Yardım toplama şekilleri
5- Yönetim Kurulunun oluşması
Toplantıda simge olarak haç yerine hilal’in kullanılması benimsendi. Bu durum Cenevre ve diğer Kızılhaç Örgütlerine bildirildi. İstanbul’da alınan bu karar Cenevre Sözleşmesini imzalayan devlet Kızılhaç Örgütlerince kabul edilince 14 Nisan 1877’de Osmanlı Hilal-i Ahmer Cemiyeti resmen kurulmuş oldu.
Başkan ve genel merkez kurulu üyeleri şu şekilde belirlendi.
Başkan: Hacı Arif Bey (Meclis-i Umumi Sıhhiye ikinci başkanı)
Başkan Vekili: P. Sarrell
Başkan Vekili: Nuryan Efendi (Devlet Şurası Azası)
Veznedar: M. Foster (Osmanlı Bankası Genel Müdürü)
Genel Katip: Feridun Bey (Hariciye Nezareti Umuru Sıhhiye Müd.)
Padişahın özel ilgi ve himayesini kazanan cemiyetin, kurulduğu yıllarda 93 harbi adı verilen Osmanlı Rus Savaşı devam ediyordu. Gerek yurtiçi gerekse yurtdışında yardım toplamaya başlayan cemiyet 72.000 altın biriktirmeyi başarmıştı. Kuzey Afrika ve Hindistan Müslümanlarının yanı sıra çeşitli Kızılhaç Örgütlerinden de yardım almıştı. Toplanan bu yardımlarla ordunun ilaç ihtiyacı karşılanırken 9 tane gezici hastane ve 4 tane ambulans alındı.
Osmanlı Rus Savaşı bittiğinde Cemiyetin kasasında 61 bin lira vardı. Savaştan sonra ülkede sıkı bir baskı yönetimi uygulanmaya başlamıştı. Bu nedenle Cemiyet 20 yıl kadar faaliyetlerine ara vermek zorunda kaldı.
OSMANLI HİLAL-İ AHMER CEMİYETİNİN İKİNCİ KURULUŞU:
1897’de Osmanlı Yunan savaşının başlaması ile, Cemiyet Nurican Efendinin Başkanlığında 24 Mayıs 1897’de yeniden toplandı. Eski üyelerden hayatta olmayanların yerine yenileri seçildi. Halktan ve Kızılhaç’tan yardımlar alan Cemiyet ordu için bol miktarda sağlık malzemesi ile iki tane hastane vapuru kiraladı. Savaş bittikten sonra cemiyet 1908 ikinci meşrutiyete kadar yine faaliyetlerini yavaşlattı ve pasif duruma geçti. Bu süre içinde Cemiyetin en önemli aktivitesi Uluslararası 8. Kızılhaç Konferansına Besim Ömer Paşayı temsilci olarak göndermesidir. Osmanlı Hilal-i Ahmer Cemiyetinin Hilal olan simgesi Kızılhaç Örgütlerince benimsenmesine karşın resmi olarak kabul edilmemişti. Besim Ömer Paşa bu konferansta hilalin kullanılması için girişimlerde bulunmuştur. Hilal bundan sonra yarı resmi olarak kullanılmaya devam edilmekle birlikte, resmi olarak tanınması için 1929 yılına kadar beklenmesi gerekecekti.
OSMANLI HİLAL-İ AHMER CEMİYETİNİN ÜÇÜNCÜ KURULUŞU:
Osmanlı Hilal-i Ahmer Cemiyeti yönetim kurulu Yusuf İzettin Efendi başkanlığında toplantıda
Osmanlı toplumunda insani yardıma gönül verenler Hilal-i Ahmer’i yeniden faaliyete geçirmek 1908’de Meşrutiyetin ilanı ile yeniden bir araya geldiler. Dr. Esad Bey, Dr. Besim Ömer Paşa, Dışişleri Bakanlığından Salih Bey, Dr. Mehmet Ali Bey, Dr. Ali Galip Bey, Dr. Bahaeddin Şakir Bey ve Dr. Kasım İzzettin Beylerden oluşan bir kurul toplandı. Kurulun hazırladığı yeni tüzük incelenmek üzere Şuray-ı Devlete gönderildi. Tüzük burada kabul edilince yüz kurucu üye Tokatlıyan Oteli’nde ilk genel kurul toplantısını 21 Nisan 1911’de yaptı. Cemiyet saraydan büyük destek gördü. Padişah Sultan Reşat cemiyeti himayesi altına aldı. Şehzade Yusuf İzzettin Efendi, cemiyetin fahri başkanı olduğu gibi Tophane’de kendisine ait üç katlı binayı cemiyete bağışladı. Bu bina Hilal-i Ahmer’in ilk binasıdır. Cemiyet halkın yardımları ile giderek büyümeye başlamıştı. Bu nedenle bina ihtiyacı karşılayamaz duruma gelince Sultan Mahmut Türbesi yakınlarında kiralanan dört katlı bir binaya taşınıldı.
Atlı Ambulanslar Genel Merkez Binası Önünde 1911
KADIN KOLLARI ÖRGÜTÜNÜN KURULMASI
Besim Ömer Paşa’nın çabaları sonucu Hilal-i Ahmer Kadın Kolları Örgütü kurularak faaliyete geçti. 100 kurucu üyeden oluşan kadın kollarına padişahın annesi fahri başkanlığa seçilirken, Mahmut Muhtar Paşa’nın eşi Nimet Hanım ise fiili başkanlığa seçildi.
Hilal-i Ahmer kadın kolları örgütü Trablusgarp, Balkan Savaşları, I. Dünya savaşı gibi seri felaketlerin yaşandığı sıkıntılı günlerde kimi zaman hastabakıcı kimi zaman çamaşırcı ve kimi zaman da terzi gibi çalışarak yararlı hizmetlerde bulundular.
TRABLUSGARP SAVAŞI ve HİLAL-İ AHMER
İtalyanların Trablusgarp’a başlattıkları saldırı karşısında bölgedeki Osmanlı kuvvetleri her çeşit ilaç, sağlık araçlarını sahil bölgesinde bırakarak iç kısımlara çekilmişlerdi. Yaralılara sağlık hizmeti verilmesinde büyük güçlükler yaşanıyordu. Böyle zor koşullar karşısında, Cemiyet ilk sağlık ekibini Aziziye’de bir okul binasında açtı. 160 yataklı bu hastane Cemiyetin gönderdiği doktorlar, hemşireler ve hatbakıcılar sayesinde çok sayıda yaralı asker tedavi edildi.
Bu süreçte Trablusgarp’ın Sfaks bölgesinden toplanan 6500 Franklık yardıma istinaden bölge halkına Cemiyet tarafından gönderilen teşekkür yazısına şu cevap gelmişti: “Dinen vacip bir şey yapıldığı zaman yapana teşekkür edilmez. Nasıl ki, bir insan namaz kıldığı zaman ona teşekkür edilir mi?” Görüldüğü gibi bölge halkı yardımı bir görev sayıyor ve Hilal-i Ahmer’le samimi olarak bütünleşiyordu. Cemiyet ile halk arasındaki bu yakınlaşma, Hilal-i Ahmer’in kısa sürede büyüyüp gelişmesindeki en önemli etkenlerden birisidir.
Trablusgarp Savaşı’nın bitimine kadar, savaşın getirdiği büyük zorluklara, düşman güçlerinin engellemelerine rağmen Giryan, Humus ve Bingazi’de birer hastane daha açılmış, bu hastanelere hem sağlık ekipleri hem de sağlık malzemeleri gönderilmiştir.
1912 - Kur. Bnb. M. Kemal Derne’de Hilal-i Ahmer çadırının önünde mücahit arkadaşları ve Hilali- Ahmer sağlık görevlileriyle
BALKAN SAVAŞI ve HİLAL-İ AHMER
Balkan Savaşının başlaması ile açılan yeni cephelerde Hilal-i Ahmer hemen hastaneler kurmak üzere çalışmalara başladı. Ancak planlanan bölgelere ulaşmak, düşman işgali yüzünden kolay olmuyordu. Cenevre Sözleşmesinin açık kurallarına rağmen müttefikler Hilal-i Ahmer’in çalışmalarını engelleyebiliyorlardı. Bu zorluklara rağmen halkın yardımı ve desteği ile Edirne, Selanik, Üsküp, Teşvikiye, Kadırga, Darülfunun, Vefa, Gelibolu, Çanakkale, Demirkapı, Hadımköy ve Ispartakule’de hastaneler açıldı. Bu hastanelerde 11.000’in üzerinde yaralı ve hasta asker ile kolera salgını yüzünden hastalanan sivillere tedavi hizmeti verilmiştir.
Yaralıların sayısının çok olması nedeniyle, bölgelerdeki hastanelerin dolması yüzünden yaralıların İstanbul’a taşınabilmesi için Gülnihal isimli bir vapur kiralanıp, 350 kişi taşıyacak şekilde donatıldı. Gerekli sağlık personeli ile takviye edilen bu gemi, savaş sonuna kadar hizmetlerini sürdürdü.
Hilal-i Ahmer’in gördüğü hizmetler sadece hastane hizmetleri ile sınırlı kalmamıştı. 10. Kolordu emrine çadırlı seyyar hastane, ordu sıhhiyesine ilaç, çamaşır ve hastane levazımı temin edilmiştir.
Savaş yüzünden yerlerinden olan muhacirlere çamaşır ve yiyecek dağıtılmış, 14.850 muhacire her gün sıcak yemek çıkarmış, başka vilayetlere gönderilen muhacirlerin yol paraları ödenmiştir.
Ayrıca Hilal-i Ahmer Harp Esirleri Komisyonu kurarak Balkan’larda esir olmuş askerlerimiz ile aileleri arasında haberleşmeyi sağlamaya çalışmıştır.
Hilal-Ahmer çayhanesi.
(Devamı var.)
- Yönetici düzenlemesi: :