Ne işe yarar bu üniversite

würfelt.2002
Cool Çırak
Ne işe yarar bu üniversite? Tıp fakülteleri sözkonusu olduğunda üç işe yaradığı söyleniyor: bilimsel araştırma yapmak, hekim yetiştirmek ve halka sağlık hizmeti sunmak. Bildiğim kadarıyla diğer fakültelerin halka doğrudan hizmet etmekle ilgili bir fonksiyonu yok. Bu durumda onların da ilk iki görevi yerine getiriyor olmaları gerek. Bunlara ilaveten aydın yetiştirmekten de bahsedilebilir.
Devletimiz de halkımız da üniversiteyi ciddiye alıyor. Bazı şehirlerimizde –biraz da mübalağa ederek- yerleşim yerlerine ayrılan alan, kışlaya ayrılan alan ve kampüse ayrılan alanın neredeyse eşit olmasına bakarak, bu ciddiyetin boyutlarını tasavvur edebiliriz. Devletin üniversitelere ayırdığı ödeneğe, üniversiteye giriş imtihanı için halk tarafından sarf edilen meblağı eklersek, zannederim tasavvurumuzda yanılmadığımızı görebiliriz. Peki bu ciddiyetin sebebi nedir? Galiba devlet halkı adam etmek için, halk da adam sırasında sayılabilmek için üniversiteye güveniyor. Halkın teveccühü aydınlar zümresine dahil olabilmekten ziyade, üniversitelerin meslek edinme yeri vasfı taşıması ile ilgili, ama bu da neticede sınıf atlamakla ilgili bir tavır. Mesele sadece ekmeğini taştan çıkarmak olsaydı, daha kısa yoldan meslek kazandıran meslek liseleri ve meslek yüksek okulları da fakülteler kadar iltifata mazhar olurdu, halbuki imtihanda bir yeri kazanma ihtimalinin çok düşük olduğunu bile bile –veya bu ihtimali düşünmemeye çalışarak- “bir umut” diyerek oyuna katılan, ama kapıda kalan çok büyük bir kalabalık var.
İnsanların sıradan ahalinin bir ferdi olmaktan çıkarak, elit bir zümreye dahil olabilmek hususunda kendisine bel bağladığı üniversite, beklentileri ne kadar karşılayabiliyor diye baktığımızda keyfimiz kaçıyor. Meslek edindirme işi kör topal ilerliyor, ama bu kadar masraf, zaman ve emek daha basit kurumlara aktarılsa da netice şimdikinden daha kötü olmazdı, belki de daha az tekellüfle daha iyi netice elde edilebilirdi. Diğer taraftan üniversitelerin aydın insan yetiştirme fonksiyonu battal olmuş gibi görünüyor. Nasıl lise eğitimi ile öğrenciye ana dilini, tarihini öğretemiyor, kültürünü arttıramıyor, muhakemesini geliştiremiyorsak, yüksek tahsilden sonra da bu neticelere ulaşabilmiş olmuyoruz.
Sıradan bir üniversite mezunu ile bir lise mezunu arasında anlamlı bir fark olmadığı kabul edilirse, yapılacak şey basittir: üniversiteleri kapatmak. Bu şekilde bütçeden tasarruf edeceğimiz meblağı kullanarak, aynı işi gören daha masrafsız meslek okulları açabilir, bilim adamı olacak az sayıda genci de, yurt dışına tahsile gönderebiliriz. Bu yolla kâra geçmek de sözkonusu olabilir, ama bir mesele var, giden öğrencileri geri getirmekte güçlük çekebiliriz. Acaba “dönen sağlar bizimdir” deyip geri gelenleri görevlendirerek sayıca daha az, ama kaliteli yeni üniversiteler kuramaz mıyız? Bu filmi daha önce seyretmiştik sanki... Yurt dışı ile hiç zaman kaybetmesek de meselenin hallinde Neron’un metodunu denesek nasıl olur? “Dinozor” hocalarından, “beleşçi” talebesine, “iş bilmez” personelinden, “işini bilir” memuruna herkesi –aradan idealistlerimizi ayıklamak şartıyla- içeri kilitleyip, üniversiteyi yakmaya karar versek, son dakikada merhamete gelip, hepsini kapı dışarı etmekle yetinsek, idealist aydınlarımızla yeni baştan başlasak, meseleyi çözebilir miyiz? Bugün kovduklarımızın yarın geri gelmeyeceğinin garantisi yok, asıl mesele “içimizdeki şeytanı” kovabilmek.

alıntıdır. kayyule.com
 
Üst