Lorne Malvo
Forum Kalfası
Orta Asyadan Anadoluya Anadoludan Avrupaya OZ Damgası
Bu damga Ön-Türk göçleriyle Hindistana gitmiş, Nazilerin Hint/Cerman ırkı teorilerinin amblemi olarak ortaya çıkmıştır. Ön-Türklerde Ozlaşarak Tanrıya erişmeyi temsil eden bu damga, Nazilerde insanlık suçu timsali olarak kullanılmıştır. Oz damgası, öbür dünyaya geçerek orada şekil değiştirerek (metamorfoz) yeniden oluşum şeklindeki düşünceyi kapsar.
Mevlevi ve Bektaşilerde, insanların grup halinde eksenleri etrafında dönerek göğe yükselme inancı yaygındır.
Saz şairleri de sazları ile canları ozlaştırır. Tanrıya eriştirirler.
Bu nedenle saz şairlerine ozan denilmektedir. Ozlaşma kavramının, ateş kültünden geldiği düşünülmektedir. Bu kavram, güneş kültüne ait kutsama töreninde de görülmektedir.
Bir güneş sembolü olan Oz Damgası/Svastikanın sözcük anlamı kendi kendine var olandır. Ön-Türklerde kullanılan OZ diye okunan damganın nerede, ne zaman ortaya çıktığı kesin bilinmese de çoğunlukla svastika olarak isimlendirilmiştir. Svastika, kelimesi Hintçe olup, Si (iyi) ve As (olmak) kelimelerinden oluşmaktadır. Bu şekliyle kelime mutluluk ve hayal anlamlarına gelir[1].
Dört yöne salınmış kollarıyla Dış Oğuz tarafından dünyanın dört bir yanına yayıldığını belirtir ve tüm evreni simgeler[2].
Bu sembole ait bulgular İndus Vadisi Medeniyetine kadar uzanmaktadır. Özellikle Harappada yapılan kazılarda ve Medeniyete ait mühürlerdeki kabartmalarda oldukça sık rastlanmıştır. Uğur şans getirmesi için kullanılan bir semboldür. Panininin ünlü gramer çalışması Ashtadhyayinin 8. bölümünde de Svastikanın adı geçmektedir. Son yıllara kadar kökeninin Arilere dayandığı düşünülmekteydi[3], Fakat son yıllarda yapılan bilimsel çalışmalar, kökeninin Ön-Türk kültürüne dayandığını ve onlar vasıtası ile dünyanın değişik yörelerine yayıldığı yönünde önemli bilgi ve belgeler ortaya koyulmuştur[4]. Yalnızca Hint uygarlığında kullanılmamış Türk dünyası, Mısır, Çin, Yunanistan vb. farklı coğrafyalarda kullanıldığı ortaya çıkmıştır. Dünyanın çeşitli yörelerinde yapılan arkeolojik kazılarda da bu sembole ayıt bulgulara rastlanmıştır.
Çizim: 1-2. Azerbaycan/Kobuztan Kaya Resimlerinde OZ Damgası
Svastika Hinduizm, Budizm ve Jainizm inançlarına göre kutsaldır. Geçmişinin Mayalar, Navarrolar ve Sümerlere kadar uzanan belgeler ve M.Ö. 4000′li yıllara ait örneklerde bulunmuştur. Vişnunun 108 sembolünden biridir ve kolları saat yönünde dönük olan şekliyle, başarı ve uğurun yanı sıra hayatın kaynağı olan güneş ışığını simgeler. Kolları ters yöne dönük şekli ise geceyi ve uğursuzluğu ifade eder. Svastikanın dört kolu, dört kozmik gücü olan dört ana küreyi (ateş, su, hava, toprak) simgelemektedir[5]. Ayrıca bazı belgelerde, eski dönemlerde bu sembol sayesinde dört kozmik gücün etki altına alınıp büyü yapıldığı belirtilir. Eski Mezopotamya uygarlıklarının metal paralarında yaygın biçimde kullanılan bir simgeydi. İskandinavyada ise kolları sola dönük gamalı haç Tanrı Thorun çekicini simgeliyordu. Erken Hıristiyan ve Bizans sanatlarının (büyük harf 4 gammadan oluşan gamma haçı ya da crux gammata) yanı sıra Güney ve Orta Amerikada Mayalar, Kuzey Amerikada da özellikle Navaholar arasında kullanılmıştır. Hindistanda ise hâlâ Hindular, Caynacılar ve Budacıların en çok kullandığı tılsım simgesidir. Günümüzde Tibetli Budacılar gamalı haçı giysilerde süs olarak kullanırlar. Buda dininin yayılmasıyla birlikte gamalı haç Çin ve Japonyada çokluğu, bereketi, bolluğu ve uzun ömrü simgeleyen görsel öğe olarak kullanılmıştır[6].
Son yıllarda yapılan araştırmalar gösteriyor ki daha sonraları oz damgası, gamalı haç, svastika, adlarıyla anılan bu sembol Ön-Türk göçleriyle Hindistan a gitmiş, Nazilerin Hint-Cerman ırkı teorilerinin amblemi halinde ortaya çıkmıştır. Bu simge, Ön-Türklerde ozlaşarak tanrıya erişmeyi temsil eder[7].
Oz damgasının Anadoluda kullanılmış bir örneği Anadolu Medeniyetleri Müzesinde sergilenmektedir. Konya Sırçalı Medresede ve Sivas ilinde 200 yıllık mezar taşlarında da
görülmektedir.
Orta Asya sanat eserlerinin üzerinde bulunan çok sayıda kaya resmi, işaret ve damga, yüzyıllardan günümüze ulaşmıştır. Bunlardan en gizemli ve en çok kullanılan işaretlerden biri de OZ damgası/çarkıfelektir. Ön-Türklerde ozlaşarak tanrıya erişmeyi temsil eden bu damga, Nazilerde insanlık suçu timsali olarak kullanılmıştır.
Oz Damgası öbür dünyaya geçerek orada teşekkül etme oluşum şeklindeki düşünceyi kapsar. Mevlevi ve Bektaşilerde, gurup halinde eksenleri etrafında dönerek göğe yükselme inancı yaygındır. Saz şairleri de sazları ile Canları Ozlaştırır. Tanrıya eriştirirler. Bu nedenle saz şairlerine OZ-AN denilmektedir[8].
OZ laşma kavramının, ateş kültünden geldiği düşünülmektedir. Bu kavram, güneş kültüne ait kutsama töreninde görülmektedir. Kutsama töreni de, Tanrı Boğanın boynuzlarıyla güneşe erişilen yeryüzünün iyilik ve bereketini, güneş vasıtasıyla ışık ve enerji halinde yeryüzüne yılan şeklinde yollamaktaydı. 8 binlere ait kaya resimlerinde gördüğümüz dünya görüşü, gelenek halinde günümüze gelmiştir. Azerbaycan Gobuztan kaya resimlerinde sıkça rastlanılmaktadır.
Ozlaşarak/Yanarak Tanrıya ulaşma fikri, Mevlanaları, Yunus Emreleri Anadoluya gönderen Ahmet Yesevinin temel felsefesi idi. Ahmet Yesevi için yaptırılan külliyenin temel süsleme motiflerini Oz damgası oluşturmaktadır. Ahmet Yesevinin yanında bulunan Türkistan Müzesindeki toprak kaplarda da görülmektedir.
Haç şeklindeki Svastika işaretinin şekilleri de Sami, Side, Namidya yazıtlarında ve bazı eski yazı sistemlerinde değişik sesleri veya ses birleşimlerini ifade etmişlerdir[9].
Svastikanın değişik şekilleri, Eski Türk Orhun-Yenisey alfabesinde Z sesinin karşılığı olarak kullanıldığı gibi, aynı işaret halı ve kilimlerde de motif olarak görülmektedir[10].
Oz damgasının diğer şekli Çarkı Felektir. Çarkı Felek, Gamalı Haç, Svastika olarak ta bilinmektedir. Tarihin her devrinde pek çok millet, bunu kendisine göre yorumlamış, sahip çıkmıştır. En eski örnekleri Türkistan (Orta Asya) Kara Tau, Ala Tau ve Jungar Ala -Taularında bulunmaktadır[11].
Birçok bilim adamı bu işareti güneşin sembollerinden biri olarak kabul ederler. Bu araştırmacılara göre Svastika, insanoğlunun güneşle olan iptidai/büyüleyici ilişkisini veya güneş kültürünü sembolize eder. İşte bu sebepten ötürü Svastika işareti ile güneş tasvirinin birbirine benzemesi hiç de tesadüfî değildir[12].
Tek Tanrı inancı, büyük çoğunlukta Ön Türkçe yazıtların içeriğini oluşturur. Bu inanç ve Tanrıya erişme gereksiniminden Ateş kültü ve Ateş evleri doğmuştur. Önceden belirtmek gerekir ki, Ateş kültü, Ateşe tapmak değil, Ateşi Tanrıya erişmek için araç olarak kullanmak demektir. Ön Türkler Tanrıdan eş olarak doğduklarına inanırlar. Toplanıp kendi aralarından birini Buğ (bey-ced) seçerler, bu kişinin halkına kul-köle gibi hizmet etmekle yükümlüdür. Ölümünde yeniden toplanan halk Buğa-eğer halkına iyi hizmet etmişse, Tanrının kendine lütfettiklerinde başarılı ise, vücudunun ateşe verilmesi hakkını tanır. Ateş evinde yapılan özel merasimle, Buğun vücudu yakılır, ruhu Tanrıya vücudunun külleri ya da, yarı yanık kemikleri toprak kaplarda saklanır.
Ateş evleri ve toprak kaplar Ön-Türklerin varlığını gösteren en büyük belgelerdir. Hint ya da Antik Grek kökenli olduğu sanılmaktadır. Ateş kültü, asla Ön-Türklerin ateşe taptıkları anlamını taşımaz. Bu kültü, canın Tanrıya uçurulması için kullanılan bir araçtır. Bu araç, ateş kavramı tarafından sistemleşmiş olduğu için Ateş kültü adını alarak OZ damgası ile anılır.
Bize göre bu sembolün çıkışı ve yayılışı Turan Yolu/İpek Yolu ile ilgilidir. Çünkü Turan Yolunda kervan akşamları yola çıkar, devenin 30 km.lik yürüyüş menzili kadar yol kat edilir ve sabah olunca kervan konaklayarak hayvanlar otlatılır. Ayrıca insanların sosyal ihtiyaçları da karşılanırdı. Kervanların hareket ettiği bu 30 km.lik mesafelerin sonunda küçük suni tepelerin üzerinde sürekli ateş yakılırdı. Yanan ateşin ışığı ile menzile ulaşılır ve onun etrafında yiyip içilerek eğlenilirdi. Daha sonraları bu tepeler koruganlara dönüşmüştür. oz damgası insanları menzile ulaştıran ve yanarak dönen bu ateşin simgesi olarak doğmuştur ve on binlerce yıl içerisinde Turan Yolunun gittiği menzillere taşınmıştır. Kervanın sağ selim gidip dönmesi içinde tılsım olarak kullanılmıştır.
KAYNAKÇA:
T. PARLAK, Turan Yolunda Aralın Sırları, Ankara, 2007, s. 33.
H. TARCAN, Tarihin Başladığı Ön-Türk Uygarlığı Resmi Tarihin Çöküşü, İstanbul 2003, s. 146-147.
T. PARLAK, Geleneksel Kazak Halı Sanatı (Aral Bölgesi El Halıcılığını Geliştirme Projesi), Ankara 2002, s. 124.
E. YAKUPOĞLU., B. SEYSENOV, Elemge Eygili Korkut Ata Tağlımı Egemendi Elimizde, Almata 2001, s.74.
A. KONSILI, Turan Jane Ulı Topan Su Okıgası, Kızılorda Kalası, Korkıt Ata Atındağı Memlekettik Universiteti Jurnalı, Kızılorda 2001
A. KONSILI, Turan: Nuhtan Bizge Degin, Kızılorda 1997, s. 6-7.
H. TARCAN, Tarihin Başladığı Ön-Türk Uygarlığı Resmi Tarihin Çöküşü, İstanbul 2003, s. 146-147
C. Alyılmaz, Gamalı Haç (Svastika), Töre Dergisi, S.V., İstanbul 2003, s. 17;
C. A.Halilov, Azerbaycandan Tapılmış Tunç Kemerler/Amm, C. IV, Bakü 1962, s. 83.
V. ALİYEV, Babadervişde Son Tunç ve İlk Demir Devri Yaşayış Yerleri, C. VII, Bakü 1976, Tabla IV. 1.
O. A. ABUBULLAEV, Encolit: Branza na Teri Taridi, Nahçivaskay AŞUR, Bakü 1982, s. 133.
[1] C. Alyılmaz, Gamalı Haç (Svastika), Töre Dergisi, S.V., İstanbul 2003, s. 17; C. A.Halilov, Azerbaycandan Tapılmış Tunç Kemerler/Amm, C. IV, Bakü 1962, s. 83.
[2] T. PARLAK, Turan Yolunda Aralın Sırları, Ankara, 2007, s. 33.
[3]hindoloji.com/index.php/hindistan/semboller/112-svastika
anadoluparsi.com/ (erişim: 10.12.16/04:2011)
[4] T. PARLAK, a.g. e. s.33
[5] T. PARLAK, a.g. e. s.35
[6] hindoloji.com/index.php/hindistan/semboller/112-svastika anadoluparsi.com/
(erişim: 10.12.16/04:2011)
[7] H. TARCAN, Tarihin Başladığı Ön-Türk Uygarlığı Resmi Tarihin Çöküşü, İstanbul 2003, s. 146-147
[8] H. TARCAN, a.g.e. s.16
[9] C. Alyılmaz, a.g.e. s. 3.
[10] T. PARLAK, Geleneksel Kazak Halı Sanatı (Aral Bölgesi El Halıcılığını Geliştirme Projesi), Ankara 2002, s. 124.
[11] E. YAKUPOĞLU., B. SEYSENOV, Elemge Eygili Korkut Ata Tağlımı Egemendi Elimizde, Almata 2001, s.74.
[12][12] H. TARCAN, a.g.e. s.18
[13] C. Alyılmaz, a.g.e. s. 17., V. ALİYEV, Babadervişde Son Tunç ve İlk Demir Devri Yaşayış Yerleri, C. VII, Bakü 1976, Tabla IV. 1.
[14] O. A. ABUBULLAEV, Encolit: Branza na Teri Taridi, Nahçivaskay AŞUR, Bakü 1982, s. 133.
[15] C. Alyılmaz, a.g.e. s. 119.