Ettikleri vaatlerin oya dönüşmediğini, köylülerin bile yemediğini görecekler ve hülyaları sandığa gömüleceklere için:
Bir otobüs dolusu politikacı seçim kampanyası için gittikleri Anadolu"dan dönüyorlarmış. Gece yarısı otobüsleri büyük bir köyün yanından geçerken derin bir şarampole yuvarlanır. Bütün gün slogan dinlemekten beyni ambale olan şoför uyumuştur.
Bir kaç köylü koşarak gelir ve gece kurda kuşa yem olmasınlar diye cesetleri gömmeye başlar sabaha karşı işleri bitmiştir. Sabah, Jandarma soruşturma için köye gelir.
Köylülere sorar:
Otobüsteki bütün politikacıları gömdünüz demek. Hepsi de ölüydü, eminsin değil mi?
Köylülerden biri cevap vermiş:
Bazıları yaşadıklarını iddia ettiler ama politikacıları bilirsiniz. Nasıl yalan söylerler!
Yıllarca bir işe yaramadan helâl(!) milletvekili maaşı alıp, statükonun kucağında dans eden vekillere özel fıkra:
Kayseri'nin eskimez adaylarından ünlü biri, ölürken oğullarını yanına çağırır,
Şöyle der :
-Bakın evlatlarım artık ben gidiyorum. Size son sözüm şudur:
Devlet çalgı, siz çengi... Hiç sürçmeyin, ayak uydurmaya bakın!
Bakanlığı döneminde bin bir vukuat çıkmasına rağmen koltuğu bırakmayanlara:
İstifa eden Bakana, bakanlık için kırk takla atan diğer vekiller sorar:
Ne güzel gidiyordu, neden çekildin?
Koltuğu ayaklarının altına alırsan yükseltir, başının üstünde tutarsan alçaltır.
Dinleyen vekiller yutkunarak:
Anladık! Derler.
Bu da sürrealist! bir fıkra:
Van"da bir kamyoncu akaryakıt istasyonuna yanaşır.
Bir de ne görsün bir partinin yolunu şaşırmış bir seçim tankeri(!). Üzerinde "Mazot 1 YTL. Olacak" yazıyor. Kamyoncular doğuda zaten kaçak ve ucuz mazot kullandıklarından kamyoncu dehşete kapılır:
Ula şerefsiz adama bak be! Daha başa geçmeden mazota zam yaptı...
Bir anekdot:
21 Temmuz 1946 seçimleri arifesi.
Açık oy, gizli sayım ucubeli seçimler öncesidir.
İsmet Paşa, pırpırlı küçük uçakla seçim gezilerinden birine gitmektedirler.
Yanına meşhur hatip Osman Bölükbaşı"nı da almıştır. Amacı ezeli muhalifi DP"li Bölükbaşı"nı biraz yumuşatmaktır. Uçakta o zamanlar 7 yaşında olan Erdal İnönü de vardır.
Uçak Eskişehir taraflarında alçaktan uçmaktadır ve aşağıdaki patates tarlasında çalışan köylüler gözükmektedir.
Erdal İnönü, köylüleri görmüş ve babasına Bunlar kim, neler yapıyorlar orda diye sormuş. İnönü Onlar köylü demiş. Ekin ekerler, ekinler büyür, onları bize satarlar, biz de onlara bunun karşılığında para veririz, onlar da parayı alınca çok sevinirler demiş.
Küçük Erdal, bunu duyunca babasından para istemiş.
İsmet İnönü: Oğlum bende bozuk yok, Osman amcandan iste! demiş. Küçük Erdal, bunu üzerine Osman Bölükbaşı"nın yanına gidip:
Osman Amca! Bana bozuk para verir misin, demiş. Osman Bölükbaşı:
Oğlum parayı ne yapacaksın? Diye sormuş. Küçük Erdal:
Sevinsinler diye köylülere atacağım, demiş. Bölükbaşı, taşı gediğine koymak için iyi fırsat yakalamıştır. İsmet Paşa"nın da duyabilmesi için sesini yükselterek:
Evladım, üç beş kuruş atıp sadece aşağıdaki köylüleri sevindireceğine, babanı uçaktan atalım da bütün millet sevinsin!
İnönü, o sırada tebessümünü gizlemek için dışarı bakmaktadır.
Siyasi bir efsane olan Osman Bölükbaşı"nı anıp da fıkra-ötesi birkaç sözünü aktarmadan geçmeyelim:
Eğitim cehaleti alır, eşeklik baki kalır.
Siyasi hayatımda beni en çok üzen, ne zaman konuşmaya başlasam İsmet Paşa'nın kulaklığını çıkarıp masaya koymasıydı.
Bir Meclis tartışmasında sen erkek misin? diye soran bir milletvekiline, "Ben erkekliğimin zekâtını versem, sen bile erkek olurdun". Der.
Bir gün muhalifi milletvekillerine öfkeyle:"40 yıllık kaşar bunların yanında bakire kalır". Der, bir başka gün yine kantarın topuzunu kaçırır: "Bunların en namuslusu genelevden emeklidir". Der.
Halka hitaben:"Sizin harmanınız büyük de, taneniz çıkmıyor. Burada beni dinlerken aşka gelip Rahman'ı alkışlarsınız, sandık başına gidince şeytana sarılırsınız".
Yurtdışında bir diplomat , Atalarınızın Viyana'da ne işi vardı? diye sorunca
Haçlı Seferleri'ne iade-i ziyaret için! Der.
Milletvekillerinin engin genel kültürü üzerine nostaljik bir "olay-fıkra":
Halis Ağa dediniz mi doğu da batıya, kuzeyden güneye herkes tanırdı. Gençliğinde eşkıyalık ettiği, yol kestiği söylenirdi. Halis Ağa 1950'den 1960'a değin on yıl hiç sektirmeden milletvekili olmuştu.
Derken 1960 ihtilali onu Yassıada"ya tıkmıştı. Halis Ağa"yı anayasayı tağyir, tebdil diye bilinen ünlü maddeden mahkemeye vermişlerdi. Yargıç soruyordu :
Halis Öztürk müsünüz?
Evet efendim.
Söyle bakalım sen Anayasayı tebdil ve tağyir etmişsin?
Neyi ne etmiştim?
Anayasayı çiğnemişsin.
Vallahi çiğnemedim.
Çiğnemişsin.
Vallahi hâkim bey, de ki İncil'i çiğnemişim, Tevrat'ı çiğnemişim, Kuran"ı çiğnemişim, olabilir. Ama bu anayasa nedir, görmemişim, bilmemişim, tanımamışım.