Erdem Avşar
TBMM’nin hain ilan ettiği Vahdettin İngiliz gemisine binerken. İşte savundukları adam
erdem@yenicaggazetesi.com.tr
YAZARIN SAYFASI
+
Aa
-
1 Ekim 2022 Cumartesi
Osmanlı’nın son Padişahı Vahdettin, 16 Kasım 1922'de İstanbul İşgal Kuvvetleri Komutanı Harington'dan bir mektupla yardım istedi. 17 Kasım 1922'de de İngilizlerin HMS Malaya Zırhlısı ile Malta'ya kaçtı.
Vahdettin “hain mi, değil mi?” tartışmaları ise yıllardır süre geldi. Geriye dönüp resmi kayıtlara ve o döneme bakıldığında ise durum gayet net:
Padişah Vahdettin, Milli Mücadele'ye karşı adeta bir iç savaş başlattı.
Milli Mücadele boyunca resmen kardeşi kardeşe düşürdü.
Anadolu'da Milli Mücadele karşıtı olan 20'den fazla isyan Saray yüzünden ya da desteğiyle çıktı.
Vahdetin, Milli Mücadeleyi başlatan Mustafa Kemal Atatürk'ü görevden aldı.
Atatürk'ün rütbelerini, nişanlarını ve madalyalarını söktü.
Yetmedi; Atatürk'ü ve silah arkadaşlarını idama mahkum eden Divan-ı Harbi Örfi kararını imzaladı.
O da yetmedi; Atatürk ve silah arkadaşlarının “katli vaciptir” fetvasını onay verdi.
Milli direnişi önlemek için fikri mücadele başlattı.
Kuva-yi Milliyecileri katletmek için Kuvayı İnzibatiye (Halifelik Ordusu) kurdu.
Ahmet Anzavur'a paşalık rütbesi verip milliyetçilere karşı saldırttı.
10 Ağustos 1920’de Sevr Antlaşması'nı imzalattı.
Gazi Paşa, 25 Eylül 1920'de TBMM kürsüsünden Vahdettin'in “hain” olduğunu söyledi.
30 Ekim 1922 tarihli oturumda birçok Milletvekili Vahdettin için “hain” dedi.
Saltanatı kaldırmak için TBMM'ye verilen 78 imzalı önergede de Vahdettin'in vatana, millete “ihanet ettiği” belirtildi.
VAHİDETTİN NASIL KAÇTI?
5 Kasım 1922'de Milli Mücadele karşıtı hain Ali Kemal, İstanbul'dan İzmit'e kaçırılıp orada linç edildi.
Bunun üzerine diğer Milli Mücadele karşıtları, İngiliz elçiliğine sığındılar.
Bu sırada İstanbul'da tramvaylara tebeşirle “Kahrolsun Vahdettin” diye yazılıyor,
gazetelerde kaçacağı yönünde haberler çıkıyor,
Vahdettin'in ihanetlerinden söz ediliyordu.
Vahdettin, bu ortamda hayatını tehlikede görmeye başladı.
Vahdettin, 16 Kasım 1922'de İstanbul İşgal Kuvvetleri Komutanı Harington'a bir mektupla başvurdu:
“Dersaadet (İstanbul) İşgal Orduları Başkomutanı General Harington Cenaplarına… İstanbul'da hayatımı tehlikede gördüğümden, İngiltere devleti fahimesine iltica ve bir an evvel İstanbul'dan mahall-i ahara naklimi (başka bir yere götürülmemi) talep ederim efendim. 16 Teşrin-i sani 1922. Müslümanların Halifesi Mehmet Vahideddin.”
Padişah Vahdettin, 17 Kasım 1922'de İngilizlerin HMS Malaya Zırhlısı ile Malta'ya kaçtı.
Padişah Vahdettin, o sabah daha şafak sökmeden, 9 yaşındaki şehzadesi Ertuğrul Efendi ve beraberindeki 10 kişilik kafileyle birlikte Dolmabahçe Saat Kulesi önündeki rıhtıma geldi.
İstanbul İşgal Kuvvetleri Komutanı General Harington'la birlikte rıhtımdaki bir istimbotla açıkta bekleyen İngiliz Malaya zırhlısına çıktılar.
Vahdettin, İngiliz bayrağını selamlayarak çıktığı İngiliz gemisinde İngiliz Amiral Sir De Brock tarafından karşılandı.
İşte Vahdettin'in kaçtığı İngiliz Malaya Zırhlısı:
Vahdettin, 1923'te Mekke'de yayımladığı açıklamada “Hayatını göz göre göre tehlikeye atmak gibi Allah buyruğunun kabul etmeyeceği bir şeyden kaçınmak ve peygamberin ‘güçlüklerden kaçınmak' sünnetini yerine getirmek için tıpkı peygamberin Mekke'den Medine'ye hicret ettiği gibi” diyerek düşmana sığınıp kaçmasını bile din kılıfıyla meşrulaştırmaya çalıştı.
Bazı kaynaklara göre Vahdettin kaçarken Osmanlı Bankası'ndan 70 bin ile 35 bin İngiliz lirası arasında bir para çekmişti.
51 ay tahtta kalan Vahdettin toplam 1 milyon 20 bin altın ödenek almıştı.
Tütüncübaşı Şükrü Bey'in verdiği bilgiye göre Vahdettin kaçarken yanında ve hesabında 23 bin altın vardı. Yılmaz Çetiner ise “Sandık dolusu mücevher ve 3 bin Osmanlı altın lirası” ile Saray’dan ayrıldığını yazdı.
Turgut Özakman ise Mediha Sultan ve Kral Hüseyin'in bazı yardımları da eklenince Vahdettin'in toplam parasının 140 milyarı geçtiğini belirtiyor.
Sonuç olarak kaçarken yanında ve banka hesaplarında yeterli parası vardı.
Refet Paşa, İstanbul'daki tüm sarayları ve hazineyi kontrol ediyordu.
Vahdettin, San Remo'da hem lüks içinde yaşadı hem de Türkiye Cumhuriyeti düşmanlarına ve bazı yakınlarına çok para kaptırdı.
Sonunda para bitti Vahdettin, 1926’da borç içinde öldü.