Unzile
Forum Ustası
Osmanlı Döneminden Cumhuriyet Dönemine Terimlerdeki Değişmeler..
Günümüzde bilim ve sanat terimlerinin aşırı bir biçimde yabancılaşması ve giderek bu yabancılaşmanın hız kazanması bizi terimler üzerinde daha çok düşünmeye yöneltiyor. İşin bir başka boyutu belli bilim dalında kullanımı yaygınlaşan yabancı terim bir süre sonra genel dile de geçiyor. Örnek olarak eskiden Düşünceler bu noktaya teksif edildi diye anlatılırdı;
Türkçe, bir adım daha öne çıktı ve teksif edildi yerine odaklandı kullanıldı. Şimdi de fokus oldu biçimi yayılmaya başlandı. Fotoğrafçılık terimi olan fokus genel dilde de kullanılmaya başlandı. “Dolu” anlamında Türkçede bir kelime varken ful kullanılmaya başlandı. Hatta ful dolu biçiminde iki sözü bir arada kullananların sayısı gün geçtikçe artıyor. Aracın göstergesinde E (empty), F (full) kısaltmaları var. Buna bakıp araç sahibi benzin alırken fulle diyor. Bir otomobilcilik terimi fiil hâline getirilip kullanıma açılıyor.
Bugünlerin moda kelimesi ise servis etmek. Bilgiler, belgeler servis ediliyor. Yakın zamanda İhaneti bize servis ettirmek istiyorlar biçiminde de kullanıldı. Topu oyuna sokup, oyunu başlatmak anlamında, voleybol sporunda servis atmak, sofrada servis tabağı ile servis yapmak, çocukları okullarına, işçileri servis aracı ile görev yerlerine taşımak, şimdi bir başka anlamda servis etmek dile girip oturdu. Servis asansörü, servis merdiveni, servis kapısı, istihbarat servisi, servis takımı, acil servis vb. Hep böyle oluyor; önce yabancı bir kelime dile giriyor, ondan sonra türevleriyle, anlamlarıyla Türkçede dallanıyor.
Görüldüğü gibi bu durum ne dilcilerin ne de sanatçıların güdümündedir. Türkçede böyle bir kavramı karşılayacak söz var mı yok mu demeden birileri Batı dillerindeki bir kullanımı çevirip dile getiriyor, ertesi günü değişik bir kullanım, sözüm ona çağdaş bir anlatım diye basında yer alıyor.
Yazı diline, konuşma dilinden geçen terimlerin bir bölümü sporla ilgilidir. Bunlardan biri “karşı cinsi umutlandırmak” anlamında daha çok argoda geçen pas vermek’tir. Haberleşme alanında bir gereç olarak kullanılan jeton daha sonra “geç anlama, geç fark etme” anlamında jeton düştü biçiminde genel dilde yer etti. Bugün öğrenci argosunda jetonun köşeli mi? veya jetonun paraşütlü mü biçiminde “geç anlamalar”ı vurgulamak için jeton, başka yapılar içinde de kullanılıyor.
Bunun gibi direksiyon, bir otomobilcilik terimi olarak dile girdikten sonra Türk insanı buradan direksiyon sallamak, direksiyon kırmak kelimelerini türetti, böylece direksiyon deyimlerde de yer aldı. Bu gelişmelerde biri yapay, ötekisi doğal iki yol olduğu görülüyor. Yukarıdaki örneklerden direksiyon sallamak, pas vermek, jeton düşmek doğal bir gelişme iken fokus olmak, servis yapmak, servis etmek aydınlarımızın batı kökenli kelimeleri kullanma, batıdaki sözleri Türkçeye çevirme gayretlerinden ileri gelen yapay bir yoldur. Bu tür sözlere basın öncülük eder ve bunlar genellikle yardımcı bir fiille kullanılarak dile getirilir. Aynı durum Osmanlı Türkçesinde de vardı.
Orada da Arapça kökenli kelimeler yardımcı fiiller aracılığı ile müşteki olmak, müptela olmak, tasdik etmek, tezahür etmek biçiminde yapılmıştır.
Bu tür örnekleri izleyen ve üzerinde düşünen bir kişi olarak diyebilirim ki, Türk dili alanında meydana gelen bu değişiklikler, bilinçsizce dile yapılan müdahalelerden kaynaklanmaktadır. Kişi sürekli kendi dilini ikinci plana atmakta, yabancı dilin kelimelerini öne çıkarmaktadır. Terimin Türkçesi aranmıyor, yabancı terim dile giriyor ve bir süre basın onu yazı diline aktarıyor. Bazı dilciler de dildeki bu hızlı değişime olumlu bakıyor. Bu genel değişme içinde bilim dallarının terimleri giderek yabancılaşırken bu yabancılaşma yazı dilini de etkiliyor. Bu duruma ise Türk aydını seyirci kalıyor.
Bilgisizlikten, özentiden, Türkçeyi yakından tanımadan, dilde ve imlada gerekli istikrara önem vermeden, alt yapıyı kuramadan 70, 80 yıl içinde dilimiz yeniden yabancılaşmaya başladı. Ölçüt, kriter, kıstas örneklerinde olduğu gibi aynı anlama gelen biri Batıdan, biri Doğudan ötekisi Türkçe üç kelime birlikte kullanılırken Batıdan gelen biçim öne çıktı.
Bu kısa açıklamadan sonra yaşanan evrelere bir göz atalım.
Cumhuriyet öncesi durum
Tanzimat Döneminden özellikle 1850’li yıllardan bu yana Osmanlı bilim adamı veya aydını Batıda geliştirilen kavramlara kullandığı dilden türetmeler yaparak veya dildeki mevcut sözleri kullanarak karşılık bulmuştur. O dönemin bilim adamlarının, bir yeni kavramın Batı dillerindeki karşılığını olduğu gibi almayıp içinde bulunduğu dilden ona bir karşılık bulması, onların bu yolda bilinçli davrandığını gösterir. Arapçanın o yıllarda bilim dili sayılması, eğitimin bu dile dayalı Osmanlı Türkçesiyle yapılması, bilim adamını bu kaynağı kullanmak zorunda bırakmıştır.
Osmanlı aydınının bu tutum içinde izlediği iki yol vardır:
1. Arapça kökleri ve ekleri kullanarak tek kelimeyle yeni kavramlara karşılık bulma:
Subjektif terimi ile yüz yüze geldiğinde bunu enfüsi, objektif ile karşılaştığında söz konusu terimi afaki ile karşılamıştır. Afaki yakın zamanlarda bile kullanımdaydı. Agresif’e mütecaviz, konsantrasyon’a tekasüf, enerji’ye kudret demiştir.
2. Yeni kavramlara Arapça ve Farsça dil kurallarından hareket ederek tamlamalarla karşılıklar bulma.
a. Farsça kurallara göre kurulmuş tamlama biçimindeki terimler:
nokta-i galayan, nokta-i nazar, hey’et-i sıhhıye, nar-i beyza, hatt-i vasıt, kesri adi, madde-i musavvire, mikyas-i kalevi, silsile-i cibal, sür’at-i ziya, mürur-i zaman,
kaziye-i muhkeme vb.
b. Arapça kurallara göre kurulmuş tamlama biçimindeki terimler:
Hıfzü’z-sıhha, darü’l-fünun, fakrü’d-dem, müvellidü’l-ma, müvellidü’l-humuza vb.
Yabancı dil kurallarına göre kurulmuş olan söz konusu bu tamlamalar 1900’lü yılların başında Türkçe tamlama biçimine getirilmeye çalışılmış, Türkçeye doğru ilk bilinçlenmenin örnekleri verilmeye başlanmıştır. Örnek olarak Farsça tamlama yapısında olan hakk-ı huzur sözünde kelimelerin yerleri değiştirilmiş, huzur hakkı biçiminde Türkçe bir tamlama elde edilmiştir. “Yaptığı hizmetten dolayı bir kurul üyesine ödenen para” demek olan huzur hakkı, içerdiği kelimeler yabancı olmakla birlikte Türkçenin tamlama kuralına uymuş, resmî dilde bu hâliyle yer etmiştir. Bu gelişme 1930’lu yıllara kadar sürdü. 1930’lu yıllarda yeni bir anlayışla, tamlamaların içerdiği kelimeler de Türkçeleştirilmeye başlandı.
(Devam edecek..)
Prof. Dr. Hamza Zülfikar
Dünden Bugüne Türkçe...
Günümüzde bilim ve sanat terimlerinin aşırı bir biçimde yabancılaşması ve giderek bu yabancılaşmanın hız kazanması bizi terimler üzerinde daha çok düşünmeye yöneltiyor. İşin bir başka boyutu belli bilim dalında kullanımı yaygınlaşan yabancı terim bir süre sonra genel dile de geçiyor. Örnek olarak eskiden Düşünceler bu noktaya teksif edildi diye anlatılırdı;
Türkçe, bir adım daha öne çıktı ve teksif edildi yerine odaklandı kullanıldı. Şimdi de fokus oldu biçimi yayılmaya başlandı. Fotoğrafçılık terimi olan fokus genel dilde de kullanılmaya başlandı. “Dolu” anlamında Türkçede bir kelime varken ful kullanılmaya başlandı. Hatta ful dolu biçiminde iki sözü bir arada kullananların sayısı gün geçtikçe artıyor. Aracın göstergesinde E (empty), F (full) kısaltmaları var. Buna bakıp araç sahibi benzin alırken fulle diyor. Bir otomobilcilik terimi fiil hâline getirilip kullanıma açılıyor.
Bugünlerin moda kelimesi ise servis etmek. Bilgiler, belgeler servis ediliyor. Yakın zamanda İhaneti bize servis ettirmek istiyorlar biçiminde de kullanıldı. Topu oyuna sokup, oyunu başlatmak anlamında, voleybol sporunda servis atmak, sofrada servis tabağı ile servis yapmak, çocukları okullarına, işçileri servis aracı ile görev yerlerine taşımak, şimdi bir başka anlamda servis etmek dile girip oturdu. Servis asansörü, servis merdiveni, servis kapısı, istihbarat servisi, servis takımı, acil servis vb. Hep böyle oluyor; önce yabancı bir kelime dile giriyor, ondan sonra türevleriyle, anlamlarıyla Türkçede dallanıyor.
Görüldüğü gibi bu durum ne dilcilerin ne de sanatçıların güdümündedir. Türkçede böyle bir kavramı karşılayacak söz var mı yok mu demeden birileri Batı dillerindeki bir kullanımı çevirip dile getiriyor, ertesi günü değişik bir kullanım, sözüm ona çağdaş bir anlatım diye basında yer alıyor.
Yazı diline, konuşma dilinden geçen terimlerin bir bölümü sporla ilgilidir. Bunlardan biri “karşı cinsi umutlandırmak” anlamında daha çok argoda geçen pas vermek’tir. Haberleşme alanında bir gereç olarak kullanılan jeton daha sonra “geç anlama, geç fark etme” anlamında jeton düştü biçiminde genel dilde yer etti. Bugün öğrenci argosunda jetonun köşeli mi? veya jetonun paraşütlü mü biçiminde “geç anlamalar”ı vurgulamak için jeton, başka yapılar içinde de kullanılıyor.
Bunun gibi direksiyon, bir otomobilcilik terimi olarak dile girdikten sonra Türk insanı buradan direksiyon sallamak, direksiyon kırmak kelimelerini türetti, böylece direksiyon deyimlerde de yer aldı. Bu gelişmelerde biri yapay, ötekisi doğal iki yol olduğu görülüyor. Yukarıdaki örneklerden direksiyon sallamak, pas vermek, jeton düşmek doğal bir gelişme iken fokus olmak, servis yapmak, servis etmek aydınlarımızın batı kökenli kelimeleri kullanma, batıdaki sözleri Türkçeye çevirme gayretlerinden ileri gelen yapay bir yoldur. Bu tür sözlere basın öncülük eder ve bunlar genellikle yardımcı bir fiille kullanılarak dile getirilir. Aynı durum Osmanlı Türkçesinde de vardı.
Orada da Arapça kökenli kelimeler yardımcı fiiller aracılığı ile müşteki olmak, müptela olmak, tasdik etmek, tezahür etmek biçiminde yapılmıştır.
Bu tür örnekleri izleyen ve üzerinde düşünen bir kişi olarak diyebilirim ki, Türk dili alanında meydana gelen bu değişiklikler, bilinçsizce dile yapılan müdahalelerden kaynaklanmaktadır. Kişi sürekli kendi dilini ikinci plana atmakta, yabancı dilin kelimelerini öne çıkarmaktadır. Terimin Türkçesi aranmıyor, yabancı terim dile giriyor ve bir süre basın onu yazı diline aktarıyor. Bazı dilciler de dildeki bu hızlı değişime olumlu bakıyor. Bu genel değişme içinde bilim dallarının terimleri giderek yabancılaşırken bu yabancılaşma yazı dilini de etkiliyor. Bu duruma ise Türk aydını seyirci kalıyor.
Bilgisizlikten, özentiden, Türkçeyi yakından tanımadan, dilde ve imlada gerekli istikrara önem vermeden, alt yapıyı kuramadan 70, 80 yıl içinde dilimiz yeniden yabancılaşmaya başladı. Ölçüt, kriter, kıstas örneklerinde olduğu gibi aynı anlama gelen biri Batıdan, biri Doğudan ötekisi Türkçe üç kelime birlikte kullanılırken Batıdan gelen biçim öne çıktı.
Bu kısa açıklamadan sonra yaşanan evrelere bir göz atalım.
Cumhuriyet öncesi durum
Tanzimat Döneminden özellikle 1850’li yıllardan bu yana Osmanlı bilim adamı veya aydını Batıda geliştirilen kavramlara kullandığı dilden türetmeler yaparak veya dildeki mevcut sözleri kullanarak karşılık bulmuştur. O dönemin bilim adamlarının, bir yeni kavramın Batı dillerindeki karşılığını olduğu gibi almayıp içinde bulunduğu dilden ona bir karşılık bulması, onların bu yolda bilinçli davrandığını gösterir. Arapçanın o yıllarda bilim dili sayılması, eğitimin bu dile dayalı Osmanlı Türkçesiyle yapılması, bilim adamını bu kaynağı kullanmak zorunda bırakmıştır.
Osmanlı aydınının bu tutum içinde izlediği iki yol vardır:
1. Arapça kökleri ve ekleri kullanarak tek kelimeyle yeni kavramlara karşılık bulma:
Subjektif terimi ile yüz yüze geldiğinde bunu enfüsi, objektif ile karşılaştığında söz konusu terimi afaki ile karşılamıştır. Afaki yakın zamanlarda bile kullanımdaydı. Agresif’e mütecaviz, konsantrasyon’a tekasüf, enerji’ye kudret demiştir.
2. Yeni kavramlara Arapça ve Farsça dil kurallarından hareket ederek tamlamalarla karşılıklar bulma.
a. Farsça kurallara göre kurulmuş tamlama biçimindeki terimler:
nokta-i galayan, nokta-i nazar, hey’et-i sıhhıye, nar-i beyza, hatt-i vasıt, kesri adi, madde-i musavvire, mikyas-i kalevi, silsile-i cibal, sür’at-i ziya, mürur-i zaman,
kaziye-i muhkeme vb.
b. Arapça kurallara göre kurulmuş tamlama biçimindeki terimler:
Hıfzü’z-sıhha, darü’l-fünun, fakrü’d-dem, müvellidü’l-ma, müvellidü’l-humuza vb.
Yabancı dil kurallarına göre kurulmuş olan söz konusu bu tamlamalar 1900’lü yılların başında Türkçe tamlama biçimine getirilmeye çalışılmış, Türkçeye doğru ilk bilinçlenmenin örnekleri verilmeye başlanmıştır. Örnek olarak Farsça tamlama yapısında olan hakk-ı huzur sözünde kelimelerin yerleri değiştirilmiş, huzur hakkı biçiminde Türkçe bir tamlama elde edilmiştir. “Yaptığı hizmetten dolayı bir kurul üyesine ödenen para” demek olan huzur hakkı, içerdiği kelimeler yabancı olmakla birlikte Türkçenin tamlama kuralına uymuş, resmî dilde bu hâliyle yer etmiştir. Bu gelişme 1930’lu yıllara kadar sürdü. 1930’lu yıllarda yeni bir anlayışla, tamlamaların içerdiği kelimeler de Türkçeleştirilmeye başlandı.
(Devam edecek..)
Prof. Dr. Hamza Zülfikar
Dünden Bugüne Türkçe...