Zafer
Forum Ustası
“Büyük meseleler, ufak adımlarla çözülür” diye çok beğendiğim felsefi bir söz vardır.
Doğrudur da...
Çevremize şöyle bir bakın; dün ar, haya, ahlak diyerek hiçbir şekilde ödün vermediğimiz manevi değerimizi bugün bir çuval patates ve birkaç parça eşyaya kurban etmiyor muyuz?
Dün ülkenin bölünmez bütünlüğü için altını kalınca çizdiğimiz kırmızı çizgileri bugün AB’ye uyum sağlamak için sağından solundan ufak ufak silerek yok etmiyor muyuz?
Unutmayalım ki küçük adım olarak nitelendirdiğimiz “Türkçe” giderse bir gün gelir “Türkiye” de gider.
Şair Mehmet Akif milleti tarif ederken diyor ki; “Millet, dil ve din beraberliğinden ibarettir.”
Ziya Gökalp ise “Millet, dil ve din şuuru etrafında birleşilmesinden meydana gelir”
Atatürk de bu konuya bakışını vefatından kısa bir süre önce çalışma arkadaşlarına şu sözlerle aktarır:
“Belki çok yaşamam; fakat sizler, ölene dek Türk gençliğini yetiştirecek ve Türkçe’nin bir kültür dili olarak gelişmeye devamı yolunda çalışacaksınız. Çünkü Türkiye ve Türklük, uygarlığa ancak bu yolla kavuşabilir.”
Ünlü filozof Konfiçyüs’e göre de “Dil bozulursa kültür bozulur; kültür bozulursa ahlak bozulur; ahlak bozulursa adalet bozulur; adalet olmazsa millet yok olur.”
Türk malına sahip çıkın!
Son yıllarda kullandığımız ürünlerden, okuduğumuz gazetelere, televizyon programlarından, alışveriş yaptığımız mağazaların isimlerine kadar yaşamımızın her alanında önümüze çıkan yabancı sözcükler ne yazık ki benliğimizi istila etmiş durumda.
Oysa dilimizdeki sözcük sayısının 75 bin olduğunu ve bu dağarcıktan sadece 200-300, en fazla 500 kadarıyla yetinip gerisini sayfalar arasına mahkûm ettiğimizi düşünürsek, toplum olarak dilimize ne kadar sahip çıktığımızı da görmüş oluruz.
“Geleceğimiz” dediğimiz genç nüfusun bir an önce uyanması ve aklını başına toplayarak diline ve milletine sahip çıkması gerekmektedir.
Üzülerek söylüyorum; bizler yabancı sözcükleri yerli yersiz kullanmakla övünüp, bunu çağdaşlık olarak görürken, kullanılan yabancı kelimelerle birlikte yaşantımızı istila eden yabancı markaların da manyağı haline geldik.
Nedir bu yabancılaşma ve yabancı marka tutkusu?
Neden toplum olarak en kaliteli yerli üretimleri ucuz bulup, en kalitesiz ithal ürünlere ilgi gösteririz.
Çünkü o markayı kullanmanın bizi daha Avrupalı gösterdiğini zannederiz.
Oysa gelişmiş devletler kendi dillerine sahip çıkmak için asla değiştirilemeyecek özel kanunlar çıkarıyorlar.
Örneğin birçok Avrupa ülkesinde yürürlüğe konulan 665 sayılı Kanun’un 9. maddesine göre; bir malın reklamı yabancı kelimelerle yapılamaz.
Metin özkan / Tercüman - Alıntıdır...
Doğrudur da...
Çevremize şöyle bir bakın; dün ar, haya, ahlak diyerek hiçbir şekilde ödün vermediğimiz manevi değerimizi bugün bir çuval patates ve birkaç parça eşyaya kurban etmiyor muyuz?
Dün ülkenin bölünmez bütünlüğü için altını kalınca çizdiğimiz kırmızı çizgileri bugün AB’ye uyum sağlamak için sağından solundan ufak ufak silerek yok etmiyor muyuz?
Unutmayalım ki küçük adım olarak nitelendirdiğimiz “Türkçe” giderse bir gün gelir “Türkiye” de gider.
Şair Mehmet Akif milleti tarif ederken diyor ki; “Millet, dil ve din beraberliğinden ibarettir.”
Ziya Gökalp ise “Millet, dil ve din şuuru etrafında birleşilmesinden meydana gelir”
Atatürk de bu konuya bakışını vefatından kısa bir süre önce çalışma arkadaşlarına şu sözlerle aktarır:
“Belki çok yaşamam; fakat sizler, ölene dek Türk gençliğini yetiştirecek ve Türkçe’nin bir kültür dili olarak gelişmeye devamı yolunda çalışacaksınız. Çünkü Türkiye ve Türklük, uygarlığa ancak bu yolla kavuşabilir.”
Ünlü filozof Konfiçyüs’e göre de “Dil bozulursa kültür bozulur; kültür bozulursa ahlak bozulur; ahlak bozulursa adalet bozulur; adalet olmazsa millet yok olur.”
Türk malına sahip çıkın!
Son yıllarda kullandığımız ürünlerden, okuduğumuz gazetelere, televizyon programlarından, alışveriş yaptığımız mağazaların isimlerine kadar yaşamımızın her alanında önümüze çıkan yabancı sözcükler ne yazık ki benliğimizi istila etmiş durumda.
Oysa dilimizdeki sözcük sayısının 75 bin olduğunu ve bu dağarcıktan sadece 200-300, en fazla 500 kadarıyla yetinip gerisini sayfalar arasına mahkûm ettiğimizi düşünürsek, toplum olarak dilimize ne kadar sahip çıktığımızı da görmüş oluruz.
“Geleceğimiz” dediğimiz genç nüfusun bir an önce uyanması ve aklını başına toplayarak diline ve milletine sahip çıkması gerekmektedir.
Üzülerek söylüyorum; bizler yabancı sözcükleri yerli yersiz kullanmakla övünüp, bunu çağdaşlık olarak görürken, kullanılan yabancı kelimelerle birlikte yaşantımızı istila eden yabancı markaların da manyağı haline geldik.
Nedir bu yabancılaşma ve yabancı marka tutkusu?
Neden toplum olarak en kaliteli yerli üretimleri ucuz bulup, en kalitesiz ithal ürünlere ilgi gösteririz.
Çünkü o markayı kullanmanın bizi daha Avrupalı gösterdiğini zannederiz.
Oysa gelişmiş devletler kendi dillerine sahip çıkmak için asla değiştirilemeyecek özel kanunlar çıkarıyorlar.
Örneğin birçok Avrupa ülkesinde yürürlüğe konulan 665 sayılı Kanun’un 9. maddesine göre; bir malın reklamı yabancı kelimelerle yapılamaz.
Metin özkan / Tercüman - Alıntıdır...