NeCoLaS
Banned
73. Ey Peygamber! Kâfirlere ve münafıklara karşı cihad et, onlara karşı sert davran. Onların varacakları yer cehennemdir. O ne kötü bir varış yeridir!
Resûlullah (s.a.), Tebük'de düşmanı beklerken kendisine vahiyler geliyor ve O, savaştan geri kalanları devamlı olarak ayıplıyordu. Celâs b. Süveyd adındaki bir münafık dedi ki: <<Eğer Muhammed'in kardeşlerimiz için söyledikleri doğru ise, eşeklerden alçak olalım!>> Bu sözü işiten Âmir b. Kays, derhal cevap verdi: <<Muhammed muhakkak doğru söylüyor. Siz ise eşeklerden alçaksınız!>> Resûlullah Medine'ye dönünce, Âmir durumu Peygamber'e arzetti... Celâs: <<Bana iftirâ ediyor>> diyerek söylediklerini inkâr etti. Resûlullah her ikisinin de minberin önünde yemin etmelerini emretti. Her ikisi de kendilerinin doğru olduklarına dair yemin ettiler. Ancak Âmir yeminden sonra ellerini kaldırarak, <<Yâ Rab, doğru söyleyeni tasdik, yalancıyı tekzib eden bir âyeti Peygamber'ine gönder>> diye dua etti; Resûlullah ile diğer müminler de, <<Âmin>> dediler. Hemen 74. âyet nâzil oldu. Celâs, suçunu itiraf ve tevbe etti.
74. (Ey Muhammed! O sözleri) söylemediklerine dair Allah'a yemin ediyorlar. Halbuki o küfür sözünü elbette söylediler ve müslüman olduktan sonra kâfir oldular. Başaramadıkları bir şeye (Peygambere suikast yapmaya) de yeltendiler. Ve sırf Allah ve Resûlü kendi lütuflarından onları zenginleştirdiği için öç almaya kalkıştılar. Eğer tevbe ederlerse onlar için daha hayırlı olur. Yüz çevirirlerse Allah onları dünyada da, ahirette de elem verici bir azaba çarptıracaktır. Yeryüzünde onların ne dostu ne de yardımcısı vardır.
Medinelilerin bir kısmı fakir idi. Resûlullah geldikten sonra zenginleştiler. Sonra da münafıklar nankörlük edip Peygamber'e kötülük etmeye kalkıştılar.
75. Onlardan kimi de, Eğer Allah lütuf ve kereminden bize verirse, mutlaka sadaka vereceğiz ve elbette biz sâlihlerden olacağız! diye Allah'a and içti.
76. Fakat Allah lütfundan onlara (zenginlik) verince, onda cimrilik edip (Allah'ın emrinden) yüz çevirerek sözlerinden döndüler.
77. Nihayet, Allah'a verdikleri sözden döndüklerinden ve yalan söylediklerinden dolayı Allah, kendisiyle karşılaşacakları güne kadar onların kalbine nifak (iki yüzlülük) soktu.
78. (Münafıklar), Allah'ın, onların sırrını da fısıltılarını da bildiğini ve gaybları (gizli şeyleri) çok iyi bilen olduğunu hâla anlamadılar mı?
79. Sadakalar hususunda, müminlerden gönüllü verenleri ve güçlerinin yettiğinden başkasını bulamayanları çekiştirip onlarla alay edenler var ya, Allah işte onları maskaraya çevirmiştir. Ve onlar için elem verici azap vardır.
Münafıkların reisi Abdullah b. Übeyy, ölüm hastalığına yakalandığı zaman oğlu Abdullah, Resûlullah (s.a.)'a gelerek babası için istiğfâr etmesini istedi. Abdullah hâlis bir müslüman olduğu için Resûlullah onun hatırını kırmadı ve babasının affı için Allah'a dua etti. Bunun üzerine 80. âyet nâzil oldu.
80. (Ey Muhammed!) Onlar için ister af dile, ister dileme; onlar için yetmiş kez af dilesen de Allah onları asla affetmeyecek. Bu, onların Allah ve Resûlünü inkâr etmelerinden ötürüdür. Allah fâsıklar topluluğunu hidayete erdirmez.
81. Allah'ın Resûlüne muhalefet etmek için geri kalanlar (sefere çıkmayıp) oturmaları ile sevindiler; mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda cihad etmeyi çirkin gördüler; <<bu sıcakta sefere çıkmayın>> dediler. De ki: <<Cehennem ateşi daha sıcaktır!>> Keşke anlasalardı!
82. Artık kazanmakta olduklarının cezası olarak az gülsünler, çok ağlasınlar!
İşledikleri günahların ahiretteki cezası şiddetlidir. Onun için onların gülmeleri değil ağlamaları gerekir.
83. Eğer Allah seni onlardan bir gurubun yanına döndürür de (Tebük seferinden Medine'ye döner de başka bir savaşa seninle beraber) çıkmak için senden izin isterlerse, de ki: Benimle beraber asla çıkmayacaksınız ve düşmana karşı benimle beraber asla savaşmayacaksınız! Çünkü siz birinci defa (Tebük seferinde) yerinizde kalmaya razı oldunuz. Şimdi de geri kalanlarla (kadın ve çocuklarla) beraber oturun!
84. Onlardan ölmüş olan hiçbirine asla namaz kılma; onun kabri başında da durma! Çünkü onlar, Allah ve Resûlünü inkâr ettiler ve fâsık olarak öldüler.
85. Onların malları ve çocukları seni imrendirmesin. Çünkü Allah, bunlarla ancak dünyada onların azaplarını çoğaltmayı ve onların kâfir olarak canlarının güçlükle çıkmasını istiyor.
86. <<Allah'a inanın, Resûlü ile beraber cihad edin>> diye bir sûre indirildiği zaman, onlardan servet sahibi olanlar, senden izin istediler ve: Bizi bırak (evlerinde) oturanlarla beraber olalım, dediler.
Kaynak: Diyanet Vakfı Kur'an Meali
Resûlullah (s.a.), Tebük'de düşmanı beklerken kendisine vahiyler geliyor ve O, savaştan geri kalanları devamlı olarak ayıplıyordu. Celâs b. Süveyd adındaki bir münafık dedi ki: <<Eğer Muhammed'in kardeşlerimiz için söyledikleri doğru ise, eşeklerden alçak olalım!>> Bu sözü işiten Âmir b. Kays, derhal cevap verdi: <<Muhammed muhakkak doğru söylüyor. Siz ise eşeklerden alçaksınız!>> Resûlullah Medine'ye dönünce, Âmir durumu Peygamber'e arzetti... Celâs: <<Bana iftirâ ediyor>> diyerek söylediklerini inkâr etti. Resûlullah her ikisinin de minberin önünde yemin etmelerini emretti. Her ikisi de kendilerinin doğru olduklarına dair yemin ettiler. Ancak Âmir yeminden sonra ellerini kaldırarak, <<Yâ Rab, doğru söyleyeni tasdik, yalancıyı tekzib eden bir âyeti Peygamber'ine gönder>> diye dua etti; Resûlullah ile diğer müminler de, <<Âmin>> dediler. Hemen 74. âyet nâzil oldu. Celâs, suçunu itiraf ve tevbe etti.
74. (Ey Muhammed! O sözleri) söylemediklerine dair Allah'a yemin ediyorlar. Halbuki o küfür sözünü elbette söylediler ve müslüman olduktan sonra kâfir oldular. Başaramadıkları bir şeye (Peygambere suikast yapmaya) de yeltendiler. Ve sırf Allah ve Resûlü kendi lütuflarından onları zenginleştirdiği için öç almaya kalkıştılar. Eğer tevbe ederlerse onlar için daha hayırlı olur. Yüz çevirirlerse Allah onları dünyada da, ahirette de elem verici bir azaba çarptıracaktır. Yeryüzünde onların ne dostu ne de yardımcısı vardır.
Medinelilerin bir kısmı fakir idi. Resûlullah geldikten sonra zenginleştiler. Sonra da münafıklar nankörlük edip Peygamber'e kötülük etmeye kalkıştılar.
75. Onlardan kimi de, Eğer Allah lütuf ve kereminden bize verirse, mutlaka sadaka vereceğiz ve elbette biz sâlihlerden olacağız! diye Allah'a and içti.
76. Fakat Allah lütfundan onlara (zenginlik) verince, onda cimrilik edip (Allah'ın emrinden) yüz çevirerek sözlerinden döndüler.
77. Nihayet, Allah'a verdikleri sözden döndüklerinden ve yalan söylediklerinden dolayı Allah, kendisiyle karşılaşacakları güne kadar onların kalbine nifak (iki yüzlülük) soktu.
78. (Münafıklar), Allah'ın, onların sırrını da fısıltılarını da bildiğini ve gaybları (gizli şeyleri) çok iyi bilen olduğunu hâla anlamadılar mı?
79. Sadakalar hususunda, müminlerden gönüllü verenleri ve güçlerinin yettiğinden başkasını bulamayanları çekiştirip onlarla alay edenler var ya, Allah işte onları maskaraya çevirmiştir. Ve onlar için elem verici azap vardır.
Münafıkların reisi Abdullah b. Übeyy, ölüm hastalığına yakalandığı zaman oğlu Abdullah, Resûlullah (s.a.)'a gelerek babası için istiğfâr etmesini istedi. Abdullah hâlis bir müslüman olduğu için Resûlullah onun hatırını kırmadı ve babasının affı için Allah'a dua etti. Bunun üzerine 80. âyet nâzil oldu.
80. (Ey Muhammed!) Onlar için ister af dile, ister dileme; onlar için yetmiş kez af dilesen de Allah onları asla affetmeyecek. Bu, onların Allah ve Resûlünü inkâr etmelerinden ötürüdür. Allah fâsıklar topluluğunu hidayete erdirmez.
81. Allah'ın Resûlüne muhalefet etmek için geri kalanlar (sefere çıkmayıp) oturmaları ile sevindiler; mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda cihad etmeyi çirkin gördüler; <<bu sıcakta sefere çıkmayın>> dediler. De ki: <<Cehennem ateşi daha sıcaktır!>> Keşke anlasalardı!
82. Artık kazanmakta olduklarının cezası olarak az gülsünler, çok ağlasınlar!
İşledikleri günahların ahiretteki cezası şiddetlidir. Onun için onların gülmeleri değil ağlamaları gerekir.
83. Eğer Allah seni onlardan bir gurubun yanına döndürür de (Tebük seferinden Medine'ye döner de başka bir savaşa seninle beraber) çıkmak için senden izin isterlerse, de ki: Benimle beraber asla çıkmayacaksınız ve düşmana karşı benimle beraber asla savaşmayacaksınız! Çünkü siz birinci defa (Tebük seferinde) yerinizde kalmaya razı oldunuz. Şimdi de geri kalanlarla (kadın ve çocuklarla) beraber oturun!
84. Onlardan ölmüş olan hiçbirine asla namaz kılma; onun kabri başında da durma! Çünkü onlar, Allah ve Resûlünü inkâr ettiler ve fâsık olarak öldüler.
85. Onların malları ve çocukları seni imrendirmesin. Çünkü Allah, bunlarla ancak dünyada onların azaplarını çoğaltmayı ve onların kâfir olarak canlarının güçlükle çıkmasını istiyor.
86. <<Allah'a inanın, Resûlü ile beraber cihad edin>> diye bir sûre indirildiği zaman, onlardan servet sahibi olanlar, senden izin istediler ve: Bizi bırak (evlerinde) oturanlarla beraber olalım, dediler.
Kaynak: Diyanet Vakfı Kur'an Meali