Dilimizi derken Türkçemizi değil tabii, Türkçe konuştuğumuzu sanan dilimizi demek istiyorum. Nereden aklıma geldi, anlatayım...
Biliyorsunuz bu yıl Antalya Film Festivali’ne gitmiştim. Festivali başından sonuna da izledim. Tam o günlere de tatilimi denk getirmiştim. Ama demiştim ki “Köşeyi bir süreliğine kapatıyorum, buna karşın Antalya’da olduğum sürece festivalle ilgili yazılar yazacağım.”
Bu yazılar benim köşemde değil de, eğer olursa festivalle ilgili haberlerin olduğu sayfada yayınlanacaktı. Ancak gariptir yazıişlerimiz, festivali ajanslardan izlemeyi tercih etti bana da “Rahatına bak” dedi. Ben de yazmadım yani.
Neyse, geçmiş gün, Antalya Film Festivali’ni skandala dönüştürmeye çalışanlar Emir Kusturica’yı istenmeyen adam ilan etmişlerdi hatırlarsanız. Bu ünlü sanatçı da festivalin birinci günü Antalya’dan ayrılmıştı.
Konum o da değil. Gelelim dil sorununa. Kusturica diye yazıyoruz ama Kustirika diye okuyoruz biliyorsunuz. Bütün televizyonlarda isim hep böyle okundu. Bir tek Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın, Kustirasa diye telafuz ediyordu bu sanatçının adını. Çünkü doğru okunuşu böyle.
Peki biz niye Kustirika diyoruz hep. Çünküsü şu: Hepimiz Amerikan etkisi altındayız ve İngilizce biliyoruz ya, c’yi k yapıyoruz çok bilmiş gibi. Oysa Amerikalı o c’yi s diye okuyor, kimse farkında değil.
Aslına bakarsanız İngilizce kökenli olmayan pek çok ismi de Amerikan etkisi altında hep o dildeki telaffuzuyla okuyoruz farkında olarak ya da olmayarak.
Örneğin en çarpıcı örneklerden biri Alman Başbakanı Angela Merkel. Bu isim tam da yazıldığı gibi okunuyor. Çünkü Almanca’da kelimelerin tamamına yakını yazıldığı gibi okunuyor. Yani Angela Merkel. Ama bu ismi İngilizce üzerinden okumaya kalkanlar Encila Mörkıl diye okuyorlar. Televizyon haberlerinde dikkat edin hep böyle.
Ya da Alman asıllı Yahudi yönetmen, Steven Spielberg. Bu ismin okunuşu Sitiven Şipilberg. Oysa bu ismi İngilizce okuyanlar Sitiven Şpilbörg diye telaffuz ediyor.
Bizde en güldüğüm yanlış okuma, hatta yanlış yazma olayı ise Sultans of the Dans’tı. İngilizce okuyanlar “saltıns of dı dans” diyor. Buradaki sultan bildiğimiz sultan. İngilizler Sultan’ı Sultan olarak okuyor ama yazarken Soultan yazıyor, çünkü ancak böyle yazınca telaffuz doğru oluyor.
Oysa Sultan yazılıp da Saltın diye okunan bir şey yok.
Pek çok örnek bulabilirsiniz böyle. Önemli olan bir dilin başka bir dil üzerindeki etkisidir. Ve ülkemizde özellikle İngilizce yaygınlaştıkça bu yanlış telaffuzlar da artacaktır.
İngiliz spiker maç anlatırken bir futbolcumuzdan “Nekati, Nekati” diye söz ediyordu. Tabii söylediği kişi aslında Necati, ama o öyle okuyor.
Amerikalılar dünyanın her yerinde gördükleri kelimeleri kendi telaffuzlarıyla okur. Biz de onu taklit ediyoruz işte. Bu yüzden aslı “sunami” olan kelimeyi Amerikalı telaffuz edebilmek için “tsunami” diye yazıyor diye biz de yıllardır “tusunami” diye okuyoruz.
Bir gerçek fıkra ile bitireyim. Fransızca çok beter bir dildir. Kelimelerinde bir sürü harf vardır, ama okunuşları çok farklıdır. Örneğin ünlü Şanzelize caddesi Champs-Elysees diye yazılır. Çoğu Amerikalı tabelalardaki yazıyı “Çampelayz” olarak teleffuz ettiğinden gerçekte Şanzelize’de olduklarının farkına varmaz. Fransızlar da bununla çok dalga geçer.
http://haber.gazetevatan.com/Haber/340609/1/Gundem
Biliyorsunuz bu yıl Antalya Film Festivali’ne gitmiştim. Festivali başından sonuna da izledim. Tam o günlere de tatilimi denk getirmiştim. Ama demiştim ki “Köşeyi bir süreliğine kapatıyorum, buna karşın Antalya’da olduğum sürece festivalle ilgili yazılar yazacağım.”
Bu yazılar benim köşemde değil de, eğer olursa festivalle ilgili haberlerin olduğu sayfada yayınlanacaktı. Ancak gariptir yazıişlerimiz, festivali ajanslardan izlemeyi tercih etti bana da “Rahatına bak” dedi. Ben de yazmadım yani.
Neyse, geçmiş gün, Antalya Film Festivali’ni skandala dönüştürmeye çalışanlar Emir Kusturica’yı istenmeyen adam ilan etmişlerdi hatırlarsanız. Bu ünlü sanatçı da festivalin birinci günü Antalya’dan ayrılmıştı.
Konum o da değil. Gelelim dil sorununa. Kusturica diye yazıyoruz ama Kustirika diye okuyoruz biliyorsunuz. Bütün televizyonlarda isim hep böyle okundu. Bir tek Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın, Kustirasa diye telafuz ediyordu bu sanatçının adını. Çünkü doğru okunuşu böyle.
Peki biz niye Kustirika diyoruz hep. Çünküsü şu: Hepimiz Amerikan etkisi altındayız ve İngilizce biliyoruz ya, c’yi k yapıyoruz çok bilmiş gibi. Oysa Amerikalı o c’yi s diye okuyor, kimse farkında değil.
Aslına bakarsanız İngilizce kökenli olmayan pek çok ismi de Amerikan etkisi altında hep o dildeki telaffuzuyla okuyoruz farkında olarak ya da olmayarak.
Örneğin en çarpıcı örneklerden biri Alman Başbakanı Angela Merkel. Bu isim tam da yazıldığı gibi okunuyor. Çünkü Almanca’da kelimelerin tamamına yakını yazıldığı gibi okunuyor. Yani Angela Merkel. Ama bu ismi İngilizce üzerinden okumaya kalkanlar Encila Mörkıl diye okuyorlar. Televizyon haberlerinde dikkat edin hep böyle.
Ya da Alman asıllı Yahudi yönetmen, Steven Spielberg. Bu ismin okunuşu Sitiven Şipilberg. Oysa bu ismi İngilizce okuyanlar Sitiven Şpilbörg diye telaffuz ediyor.
Bizde en güldüğüm yanlış okuma, hatta yanlış yazma olayı ise Sultans of the Dans’tı. İngilizce okuyanlar “saltıns of dı dans” diyor. Buradaki sultan bildiğimiz sultan. İngilizler Sultan’ı Sultan olarak okuyor ama yazarken Soultan yazıyor, çünkü ancak böyle yazınca telaffuz doğru oluyor.
Oysa Sultan yazılıp da Saltın diye okunan bir şey yok.
Pek çok örnek bulabilirsiniz böyle. Önemli olan bir dilin başka bir dil üzerindeki etkisidir. Ve ülkemizde özellikle İngilizce yaygınlaştıkça bu yanlış telaffuzlar da artacaktır.
İngiliz spiker maç anlatırken bir futbolcumuzdan “Nekati, Nekati” diye söz ediyordu. Tabii söylediği kişi aslında Necati, ama o öyle okuyor.
Amerikalılar dünyanın her yerinde gördükleri kelimeleri kendi telaffuzlarıyla okur. Biz de onu taklit ediyoruz işte. Bu yüzden aslı “sunami” olan kelimeyi Amerikalı telaffuz edebilmek için “tsunami” diye yazıyor diye biz de yıllardır “tusunami” diye okuyoruz.
Bir gerçek fıkra ile bitireyim. Fransızca çok beter bir dildir. Kelimelerinde bir sürü harf vardır, ama okunuşları çok farklıdır. Örneğin ünlü Şanzelize caddesi Champs-Elysees diye yazılır. Çoğu Amerikalı tabelalardaki yazıyı “Çampelayz” olarak teleffuz ettiğinden gerçekte Şanzelize’de olduklarının farkına varmaz. Fransızlar da bununla çok dalga geçer.
http://haber.gazetevatan.com/Haber/340609/1/Gundem