Türkçemizi Korumak İçin 11 Öneri

Zafer
Forum Ustası
Türkçemizin bağımsız bir dil olarak yaşaması, gelişip zenginleşmesi için şunlar önerilebilir:

1. “Önce Türkçe!” sloganı kafalara ve gönüllere yerleştirilmeli, herkesi güzel Türkçe öğrenmeye ve kullanmaya özendirmeliyiz.

2. “Önce Türkçe!” konusunda bireysel ve toplumsal duyarlık, dil duygusu ve ana dili bilinci oluşturulmalıdır. Bu konuda herkese görev düşer. Asıl sorumluluk ise, örgün ve yaygın eğitim kurumlarına; yazılı, sözlü ve görüntülü kitle iletişim araçlarına, sanatçılara, yazarlara, aydın kesime düşmektedir.

3. Özellikle aydın kesim, yabancı hayranlığı ile yabancı sözcük düşkünlüğünden kurtarılmalıdır.

4. Yabancı dil öğretimi ile yabancı dilde öğretimin çok farklı şeyler olduğu kafalara iyice yerleştirilmelidir. Okullarımızda hâlen yürütülmekte olan yabancı dil öğretiminin çok verimsiz olduğu göz önüne alınarak, verimli ve etkili yabancı dil öğretimi için gerekli önlemler hiç zaman geçirmeden alınmalı, yabancı dilde öğretime ise son verilmelidir.

5. Verimli bir yabancı dil öğretimi için, yüksek öğretim kurumlarında ilk yıl küçük gruplar hâlinde ve nitelikli okutmanlarla etkili bir “yabancı dil hazırlık sınıfı” uygulaması, daha sonraki yıllarda “meslekî yabancı dil” dersleri önemli bir çözüm yoludur. Ankara Üniversitesinin TÖMER kanalıyla yürütmekte olduğu hazırlık sınıfı uygulaması esas alınabilir.

6. Bütün öğretim kademelerinde Türkçe eğitiminin yeterince etkili, verimli yapılabilmesi için gerekli duyarlık ve özen gösterilmelidir. Bu önemli konu, gelip geçici olan bakan ya da hükümet politikası olarak değil, sıkı ve değişmez bir devlet politikası olarak görülmelidir. İşin özü, etkili ve bilinçli ana dili eğitiminde yatmaktadır. Şunu hiç unutmayalım ki iyi bir yabancı dil öğretimi için de iyi bir ana dili eğitimi ön koşuldur.

7. Çok kolay olmamakla birlikte dil gümrüğü uygulamasına bir an önce geçilmeli, baskın dile/dillere karşı koyabilmek için sözcük ve terim üretimine yeterince önem verilmeli, çeşitli dallardan uzmanları da devreye sokarak bu konuda yoğun çalışmalar yapılmalıdır.

8. Dil alanında en etkili kesimlerin başında eğitimciler, öğretmenler geldiğini göz önünde tutarak, öncelikle Türkçe ve edebiyat öğretmenleri olmak üzere, bütün öğretmenlerin ana dili duyarlığı ve bilinci ile yetiştirilmelerine büyük önem verilmelidir.

9. 1930’lardan 1980’lere kadar yürürlükte olan 5237 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu’nun 21. maddesi, çeşitli işyerlerinin kapılarına asılacak levha ve tabelaların Türkçe olmasını şart koşuyordu. Bu yasanın uygulamadan kaldırılmış olması ve değişen şartlar durumu tersine çevirmiştir. Adı geçen yasaya yeniden işlerlik kazandırılması uygun olur.

10. Türkçenin yozlaşmaktan korunması ve kurtarılması için genel ve yasal bir düzenleme amacıyla hazırlanan “Türk Dilinin Kullanılmasına İlişkin Kanun” tasarısı, dil-anlatım ve konuya yaklaşım bakımından gerekli düzeltme ve düzenlemeler de yapılarak bir an önce yasalaşmalıdır.

11. Bir ülkenin kültürü ve dili tek başına ele alınamaz. Dil ülkenin sosyal, ekonomik, kültürel ve teknolojik yapısı ve özellikleri ile iç içedir ve onlardan ayrı düşünülemez. Eğer bir malı veya aracı kendimiz üretmiyor da dışarıdan alıyorsak, sadece onu değil, onun adını ve onunla ilgili terimleri de almak zorundayız demektir.

O hâlde, ekonomi ve teknoloji başta olmak üzere her alanda üretmeden tüketmek çılgınlığına karşı çıkmak da ulusal bir görev ve sorumluluktur. Çünkü üretimi bir yana bırakarak sadece tüketim toplumu olmakla hiçbir yere varılamaz. Bu şekilde olup da tarihten silinen toplum ve ülke sayısı az değildir.

Görüldüğü gibi en çarpıcı ve can alıcı noktalardan biri, dili bir bütünün parçası olarak görmek, önce o bütünü geliştirmektir.


Kaynak:
Prof. Dr. Cahit KAVCAR' dan alıntı yapılmıştır...
Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi
 
SpeSific
Forum Ustası
07-02-2008, 18:27 konunun tarihi nerden buldun sabitledin sayın modum :D ama konu gercekten güzel sabitlik saygılar.
 
the_hazard
Forum Ustası
ch = ç
sh = ş
yh = y
k = q
ks = x (Göxel)
.....

bunlarda benden olsun, Knight OnLine ın özürlü Türk'lerine...

inanmıyacaksınız ben bunları yapmayın dediğimde; bana bu oyun dili diyen var :(
 
|Selçuk|
Forum Kalfası
Dilimizin sözlü ve yazılı kullanımında akıl almayacak yanlışlar yapılıyor. Kurallarına uygun, doğru ve düzgün kullanılmıyor Türkçe.

İlköğretimden yükseköğretime kadar okullarımızda görülen Türkçe yetersizlikleri, üniversite öğrencilerinde bile sık sık göze çarpan sözlü ve yazılı anlatım kusurları, bozuk cümleler ve söyleyiş yanlışları, bir dilekçe yazarken yapılan yanlışlar, resmî yazışmalarda göze batan anlatım kusurları, basın yayın organlarındaki akıl almaz özensizlikler, sokak ve caddelerde bulunan tabelalardaki yabancı sözcük hastalığı Türkçemizin geleceği için önemli bir tehlike oluşturmaktadır.

Radyo dinlerken, televizyon izlerken insan bazen şaşırıp kalıyor.

Osmanlıcadan gelme sözcüklerin yanlış telaffuzları, damıtık dilin giderek argo dile dönüşmesi, vurguların ve tonlamaların ürkünçlüğü, görüntülü yayınlarda sunucuların garip el kol hareketleri, konuşma sırasındaki tuhaf jestleri, Türkçeyi sevenleri üzüyor.

Konu için Zafer' e çok teşekkür ediyor saygılar sunuyorum. Ayrıca "Türkçemizi Korumak İçin 11 Öneri" konusunun bu bölümde sabitlenmesi çok önemlidir. Burada en azındam wardomdaki arkadaşlarımızında fikirleri düşünceleri önemlidir.

Türkçemizi korumak için sorunlarımızı burada belirterek belki birşeyler yapma imkanına sahip olabiliriz. Saygılarımla.....
 
Zafer
Forum Ustası
Türkçemizi Korumanın Önemi

"Milli duygu ve dil arasındaki bağ çok güçlüdür.
Dilin milli ve zengin olması milli duygunun
gelişmesinde başlıca etkendir."


Atatürk yukarıdaki sözünde, dilin bir millet için ne kadar önemli olduğunu ve milli duygular üzerindeki güçlü etkisini vurgulamıştır.

Gerçekten de dil bir milleti millet yapan en önemli unsurlardan biridir. Günümüzde, dünya üzerinde birçok ulus vardır. Bu uluslardan her birinin kendine ait dilleri ve dillerin ulusların geçmişinde belli bir tarihi bulunur.

Bu tarihi süreçte dille birlikte gelişen bir diğer şey de bağımsızlıktır. Uluslar ancak özgür ve bağımsız olduklarında kendilerine ait bir dil kullanabilmişlerdir. Diyebiliriz ki, ulusal bir dilin kullanılması o devletin özgür ve bağımsız kimliğinin bir göstergesidir. Bu sonuç ise, bize dilin titizlikle korunması ve geliştirilmesi gereken bir milli değer olduğunu kanıtlar.

Atatürk'ün, Cumhuriyet'i yeni kurduğu yıllarda yaptığı çalışmaların başında, Türk Dil Kurumu'nun kurulması gelir. Bu kurumun kuruluş amacı, Türk dilini geliştirmek ve dilin milletleri birleştirici bir unsur olduğunu Türk Milletine anlatmaktır.

Böylece, bugün Türk dili anlaşılır ve genel geçerliliği olan tek bir yapıya kavuşmuştur. Osmanlı'ya baktığımızda dilin saray çevresinde farklı, halk arasında farklı olduğunu görürüz. Bu da sarayla yani yönetimle halkı birbirinden uzak tutan bir etkendi.

Cumhuriyet yıllarıyla birlikte bu engelin aşılması halkla yönetimi birbirine yaklaştırmış ve halkın da demokrasinin temeline uygun olarak yönetimde söz sahibi olmasını kolaylaştırmıştır. Buradan, dil üzerinde yapılan çalışmaların faydası ve gerekliliği daha iyi anlaşılır.

Türkiye'nin bugününe baktığımızda, dilimizin dünyanın süper gücü sayılan bazı ülke dillerinin etkisinde kaldığını görüyoruz. Bu etkileşimin Türk dili üzerindeki etkileri çok açıktır. Türk gençlerine düşen ise, Batı kültürünün olumlu yönlerini alırken hiçbir milli değerden ödün vermemektir.

Türkçeyi her zaman en doğru şekilde kullanmak ve onu korumak, milli bütünlüğü sağlamak için gerçekten önemli bir davranıştır. Zira, bize kimlik kazandıran bu olguyu zayıflatmak kendi kimliğimizi silik bir hale getirmekle eşdeğerdir. Yapmamız gereken şey, güçlü Batılı devletlerin dillerini daha çok kullanmak değil, kendi dilimizi nasıl daha yaygın ve diğer uluslarca talep gören bir dil haline getirebileceğimizin yollarını aramaktır.

Unutmamalıdır ki, dilimizin talep görmesinin yolu diğer uluslara üstünlük sağlamış, siyasi ve kültürel açıdan ileri gitmiş bir medeniyet olmaktan geçer. Kuşkusuz, Türkçe'yi dünyanın hemen her ülkesinde geçerlilik kazanmış ve dünya nüfusunun çoğunluğunun konuştuğu bir dil olarak görmek her Türk insanına gurur verir.


Alıntı yapılarak yazıldı...
 
Zafer
Forum Ustası
Türkçemize sahip çıkmanın önemi

Bir milleti oluşturan unsurların başıda dil önemli bir yere sahiptir. Ortak duygu ve düşüncelerimizi dil sayesinde birbirimize aktarırız. Dil sayesinde anlaşır, dil sayesinde ortak kültür değerleri yaratır, dil sayesinde birbirimizi anlarız. Bu nedenle köydeki çobandan ülkenin başındaki Cumhurbaşkanına kadar aynı dili konuşmanın önemi yadsınamaz.

Toplumumuzu birbirine düşürmek, parçalara ayırıp emellerine ulaşmak niyetinde olan dış güçler dil konusunada el atmışlardır. Türk Dilinin özünden uzaklaşması için her çabayı harcarlar. Batı kompleksine kapılan kendi vatandaşlarımız da, ana dilinden uzaklaşıp onların emellerine alet olmakta, güzelim dilimizin özünden uzaklaşmasına yardım etmektedir.

İşyerlerinin tabelaları bu konuda ne denli açmaz içinde olduğumuzu kanıtlar. Sanki başka bir ülkedeymişiz gibi her taraf ne olduğu bilinmeyen bu tabelaların istilasına uğramıştır. Türkçe anlam taşıyan bir tabelaya neredeyse rastlamak mümkün değildir.

Bilimde, teknolojide batıyı örnek alabiliriz. Bu doğaldır. Ama biz kültürünü, dilini, yaşam tarzını alırız. Bu şekilde çağdaş uygarlığı yakalamak mümkün değildir. Ancak çağdaş bir sömürge devleti olur, Batı'nın oyuncağı haline geliriz.

Ülkemizde yabancı dille eğitim yapan kolejler, üniversiteler vardır. Ana dilinin özellikleni bilmeden, ana dilini tam öğrenmeden yabancı bir dilde eğitim ancak gelişmemiş devletlerde, kukla cumhuriyetlerinde olasıdır. Pırıl pırıl beyinler bu uğurda harcanır. Asla kendi öz dilinin yerini tutmayan bir dilde eğitimle bilim adamı yetiştiremeyiz. Beklentiler boşunadır.

Utanmazlar ana sınıflarında bile yabancı dil öğrettikleriyle öğünmekte, taze beyinleri daha o yaşta yıkamakta, iki üç kelimeyle dil öğrettiklerini sanmakta. Reklam yapıp acımasız kapitalizmin çarklarında vatandaşı ezip, parasına göz dikmekteler. Özenti öyle bir noktaya getirilmiştir ki, acil önlem almak mecburiyeti vardır.

İlköğretim ve liselerde dil öğretimini yapılamamaktadır. Lisede öğretilen yetersiz bir dil ile bir turistin basit bir sorusuna bile cevap veremeyiz. Ayrıca hiç kimsenin de elin turistine cevap verme mecburiyeti yoktur. Onu meslek edinmiş, o işten ekmek yiyen insanlarımız yeterince vardır. Bırakalım her insan kendi görevini eksiksiz yapsın. Eğer meslek olarak yabancı bir dile ihtiyaçları varsa, bırakalım onlar öğrensiler dil derslerinin yerine. Pozitif Bilimler. Türkçemiz, hızlı okuma teknikleri, matematik öğretilmeli.

Düşünen, doğmatik düşüncelerden uzak, muhakeme yeteneği gelişmiş, analiz ve sentez yapabilen, olaylar arasında bağ kurabilen beyinler yetiştirmeliyiz.

Zaman zaman duyarız. Bazı insanlarımız duygularımı anlatamıyorum. Kelimeler yetmiyor. Ya da sen beni yanlış anladın. Ben onu demek istememiştim. Kendi diline hakim ise, kendi dilinin tüm özelliklerini kavramış ise, kelimeler de yeter, yanlış anlamaya neden olmayacak şekilde anlatmak istediğini de anlatır. Ama dili çeşitli dillerin istilası altındaysa, kendi diline önem vermemişse, kendini bile anlatması mucize sayılmalıdır.

Milletimizi sıkı sıkıya birbirine kültür, tarih ve dil bağlar. Dil unsuru milletimizin çimentosudur. Asla gözardı edilemez. Bir Fransız kadar, bir İngiliz kadar dilimize sahip çıkmalıyız. Ulusunu, ülkesini sevmek diline sahip olmaktan geçer. Çünkü birbirimizi dil sayesinde anlar, ortak değerlerimizi dil sayesinde yaratır ve geliştiririz.
 
Zafer
Forum Ustası
Türkçenin bugünkü sorunları ve çözüm önerileri

Özensizlik ve Yanlış Kullanım

Dilimizin sözlü ve yazılı kullanımında akıl almayacak yanlışlar yapılıyor. Kurallarına uygun, doğru ve düzgün kullanılmıyor Türkçe.

İlköğretimden yükseköğretime kadar okullarımızda görülen Türkçe yetersizlikleri, üniversite öğrencilerimizde bile sık sık göze çarpan sözlü ve yazılı anlatım kusurları, bozuk cümleler ve söyleyiş yanlışları, bir dilekçe yazarken yapılan yanlışlar, resmî yazışmalarda göze batan anlatım kusurları, basın yayın organlarındaki akıl almaz özensizlikler, sokak ve caddelerde bulunan tabelalardaki yabancı sözcük hastalığı...

Türkçemizin geleceği için önemli bir tehlike oluşturmaktadır.
Radyo dinlerken, televizyon izlerken insan bazen şaşırıp kalıyor.

Osmanlıcadan gelme sözcüklerin yanlış telaffuzları, damıtık dilin giderek argo dile dönüşmesi, vurguların ve tonlamaların ürkünçlüğü, görüntülü yayınlarda sunucuların garip el kol hareketleri, konuşma sırasındaki tuhaf jestleri, Türkçeyi sevenleri üzüyor.

Yabancı Sözcük Tutkusu

Günümüzde Türkçe, neredeyse ana dilimiz olduğunu unutturacak ölçüde yabancı sözcüklerle dolduruluyor, kendi sözcüklerimiz acımasızca dışlanıyor.

Sorunların belki de en önemlisi, dilimizin kamuoyu önündeki kullanımında görülen “Türkçeden kaçış” diyebileceğimiz süreçtir. Ülkeyi yönetenler, basın-yayın kuruluşları ve bir kısım aydınlar, çok güzel Türkçe karşılıkları bulunsa da yabancı sözcükleri kullanmaktan sanki olağanüstü bir zevk alıyorlar.

Türkçe konuşmaktan kaçan bir kamuoyu oluşmuş görünüyor. Bu durum dilimiz için büyük tehlikedir.

Konuşmada veya yazıda aralara yabancı sözcük sıkıştırmak, bağımsızlık gururunun nasıl törpülendiğini gösteren acı bir örnek değil midir? Neredeyse, ana dilimizin Türkçe, anavatanımızın Türkiye olduğunu unutuyoruz.

Yabancı Dil Düşkünlüğü

Ülkemizde özellikle 1980’den sonra görülen büyük yanlışlardan biri, yabancı dil öğretimi ile yabancı dille öğretimin birbirine karıştırılmasıdır.

Günümüz dünyasında yabancı dilin ve yabancı dil öğrenmenin önemi elbette ki tartışılamaz. Her türlü ilişki, iletişim ve gelişme için yabancı dil elbette ki çok gerekli. Ama ülkemizde özellikle son zamanlarda düşülen önemli bir yanılgı, yabancı dilin araç değil amaç olarak görülmesidir. İşte bu nedenle, yabancı dille öğretim yapan okulların ve üniversitelerin sayısı hızla artmaktadır. Oysa yabancı dil amaç değil araçtır.

İşin en acı ve düşündürücü yanı da, yabancı dille öğretim yapan kurumlarda okuyan Türk çocuklarının Türkçeyi ihmal etmeleri, giderek unutmaları, özellikle yazılı anlatım yetersizlikleri içine düşmeleri ve kendi dillerini küçümseyip hor görmeleridir.

İşte en büyük tehlike de burada yatıyor. Ana dilinin yetersiz olduğu inancı ile yetiştirilen bir genç, kendi diline ve kültürüne nasıl saygı duyacaktır?

Türkçenin Bilim Dili Olmadığı Görüşü

Türkçenin bilim dili olarak yetersiz olduğu öne sürülüyor. Eksik yanları elbette vardır ve bu, her dil için söz konusudur.

Peki, böyle bir durumda yapılması gereken şey, dilimizi tümüyle bir kenara atmak mıdır, yoksa kendi olanaklarıyla onu geliştirmeye ve zenginleştirmeye çalışmak mı?

Yetersiz ve eksik diye dilimizi kendi kaderine bırakırsak, Türkçe bir bilim ve kültür dili olarak nasıl ve ne zaman gelişecektir?

İşte hiç düşünülmeyen ve gelecek açısından büyük tehlike oluşturan sorun burada. Eğer dil duyarlığı ve dil bilinci bakımından sorumsuzluk böyle sürerse, Türkçe 14. yüzyıldaki durumuna düşecektir.

O zamanlar ve Selçuklular döneminde aydınlar arasında bilim dili Arapça, kültür ve sanat dili Farsça idi.

Türkçe sadece halk arasında konuşuluyor ve halk edebiyatı sanatçıları tarafından kullanılıp yaşatılıyordu. Ve dilimizin bu acı serüveni, yaşam savaşı, Tanzimat dönemine, özellikle 20. yüzyıl başlarındaki Millî Edebiyat Akımına kadar sürdü. Şimdi ise tehlike daha çok batı dillerinden gelmektedir.

ÖNERİLER:

1. “Önce Türkçe!” sloganı kafalara ve gönüllere yerleştirilmeli, herkesi güzel Türkçe öğrenmeye ve kullanmaya özendirmeliyiz.

2. Özellikle aydın kesim, yabancı hayranlığı ile yabancı sözcük düşkünlüğünden kurtarılmalıdır.

3. Yabancı dil öğretimi ile yabancı dilde öğretimin çok farklı şeyler olduğu kafalara iyice yerleştirilmelidir. Okullarımızda halen yürütülmekte olan yabancı dil öğretiminin çok verimsiz olduğu göz önüne alınarak, verimli ve etkili yabancı dil öğretimi için gerekli önlemler hiç zaman geçirmeden alınmalı, yabancı dilde öğretime ise son verilmelidir.

4. Dil alanında en etkili kesimlerin başında eğitimciler, öğretmenler geldiğini göz önünde tutarak, öncelikle Türkçe ve edebiyat öğretmenleri olmak üzere, bütün öğretmenlerin ana dili duyarlığı ve bilinci ile yetiştirilmelerine büyük önem verilmelidir.

5. Türkçenin yozlaşmaktan korunması ve kurtarılması için genel ve yasal bir düzenleme amacıyla hazırlanan “Türk Dilinin Kullanılmasına İlişkin Kanun” tasarısı, dil-anlatım ve konuya yaklaşım bakımından gerekli düzeltme ve düzenlemeler de yapılarak bir an önce yasalaşmalıdır...
 
Zafer
Forum Ustası
Türk Gençlerine

Oktay Sinanoğlu, günümüz Türk gençlerine şöyle sesleniyor:

"...Gençler, Türkiye' de adet haline gelmiş göstermelik işlerden kaçının.
Sırf 'üniversite bitirdi' desinler diye, ananız babanız 'Amerika'da mastır yaptı' diye öğünebilsin diye yükseköğrenime gitmeyin. Sonunda ancak kendinizi kandırırsınız.

Temel gayeleriniz, kendinizin ufak çıkarları ötesinde, kendiniz dışında, bu ülke, bu ulus, Türk dünyası, Avrasya, insanlık için olsun.Yüksek hedefleriniz için çalışın. O zaman, kendi durumunuz da kendiliğinden düzelecektir.

Maddiyat ile maneviyatı dengeleyin. Formülünüz 'bilim' + 'gönül' dür. Bu iki kanadın biri eksik olursa ne kendinize ne de insanlığa hayrınız dokunur.

Gündelik, siyaset , çıkar grupları, dışardan güdümlü gizli veya açık 'cemiyet'lerden uzak durun.

Atatürk'ün dediklerini bol bol okuyun, onları işte bu günler için demiş, yazmış. Türkiye'nin şerefli, refahlı, itibarlı ve bağımsız geleceği için Atatürk yolumuzu çizmiştir.

Dış ülkelerden, onların yerli kuyruklarından medet ummayın. Gayeleri bize yardımcı olmak değil, Türk adını tarihten silmektir.

Dünyanın neresinde olursanız olun, kimliğinizi, Türk dilini, Türk tarih bilincini, binlerce yıllık geleneğini kaybetmeyin. Dış ülkelerde ne kadar kimliğinizi korursanız yabancılar da size o kadar itibar edecektir.

Başkasını taklit etmeyin. Kendi yolunuzu çizip azimle yürüyün. O zaman herkes sonradan sizi taklit edecektir.

Eğitimde önce bir meslek gerçek bir beceri bir altın bilezik sahibi olmaya bakın Ne yaparsanız yapın en iyisini yapın. Siyasetçinin bilimcinin en kötüsü olunacağına tamircinin parmakla gösterilen en iyisi olmak yeğdir.

Bulabilirseniz Türk okuluna, eğitimin Türkçe verildiği okullara gidin. Konulara merak sarın not için çalışmayın. O meslekte yararlı olacak bir yabancı dili öğrenin. Bülbül gibi konuşup yabancıdan ayırt edilemez hale gelmek hiç şart değil.

Unutmayın ki Türk olmak bir kafa, gönül işidir. Türk; kültürüyle, diliyle, ata sevgisiyle Türktür. Soy sop meselesi karıştırarak, o her şeyimizi borçlu olduğumuz şerefli atalarımızı karalamaya çalışan iç düşmanların kitaplarına, yaygaralarına kulak asmayın.

Kültür genleri, ırk genlerinden daha önemlidir. Vatanı, milleti için her türlü fedakarlığa hazır bir taban gerekiyor. Bu taban son elli yılda hayli eritilmiş, kafası, gönlü karıştırılmış, birbirine düşen kesimler, dışa bağımlı sahte aydınlar, içinde vatanının geleceğini düşünmeyen, daha da acısı vurdum-duymazlaşmış kalabalıklar oluşturulmuştur. Bu durumda gerçek bir önder çıkabilse bile başarılı olması pek azdır.

Şimdi yapılacak iş hızla bu toplumun yeniden kaynaşmasına, bilinçleşmesine, vatanını, milletini kendisinden önce düşünen insanların çoğalmasına önayak olmaktır. Türkiye’yi tekrar Kuvayi Milliye ruhu, Atatürk ruhu kurtaracaktır..."
 
Zafer
Forum Ustası
Türkçe'yi Korumak

1. Kelime hangi kökten ve hangi dilden gelirse gelsin öncelikle biz o kelimeyi duyduğumuz gibi yazmalı ve öyle okumalıyız.

Kelimeleri sondan ekleyerek türetmeliyiz. Bunu yaparken, ilk önce, yabancı kelimenin anlamını karşılayacak bir Türkçe kelime varsa mutlaka onu tercih etmeliyiz. Yoksa o yabancı kelimeyi Türkçe kurallara göre okuyup yazmalıyız.

Mesela: “Legal”, yerine “Yasal”; “İllegal” yerine de “Yasadışı”, demeliyiz. Bu iki kelime yerine “Kanunî” ve “Kanun dışı” da diyebiliriz. “Normal” yerine “Olağan”, “Anormal” yerine de “Olağan dışı=Sıradışı”, spor alanındaki “Finish” yerine “Bitiş”, bilimsel çalışmalarda sıkça kullanılan “deadline, Outline” yerine “Son Teslim Tarihi, İçindekiler= Başlıklar”; diyebiliriz. Fakat bütün bunlardan daha önemlisi kelimeleri Türkçe kurallarıyla yazıp okumaktır. Böylece sadeleştirmenin yan tesiri olarak ortaya çıkan “Kısırlaşma” ve “Fakirleşme” önlenmiş olur.

2.Hangi amaçla olursa olsun yazılacak her çeşit tabela muhakkak Türkçe harflerle ve Türkçe kurallarıyla yazılmalı, eğer yabancı dil kullanılmak isteniyorsa bu Türkçe’nin altına daha küçük harflerle ve parantez içinde yazılmalıdır.

Mesela: LOKANTA (Restaurant) gibi. Ayrıca bu işle uğraşan kişiler de bağlı oldukları esnaf birlikleri veya diğer Sivil Toplum Kuruluşları tarafından zaman zaman Türkçe Yazım Kuralları kursuna çağrılmalı ve kendilerine bir belge verilmelidir.

3. Yazılı ve Görüntülü Kitle İletişim Araçları olan Gazeteler, Radyolar ve Televizyonlar Türkçe’nin doğru kullanılması konusunda duyarlı davranmalı, yanlış yapanlar uyarılmalı, bilhassa sunucuları eğitilmelidir.

4.Kısaltmalardaki İngilizce söylenişe derhal son verilmelidir. TV, Ti Vi olarak değil, Te Ve olarak; NTV, En Ti Vi değil, Ne Te Ve olarak; CNN, Si En En olarak değil, Ce Ne Ne olarak, SHOW TV, ŞOV TeVe olarak, FLASH TV de Flaş TeVe; CD, Si Di olarak değil, Ce De olarak söylenmelidir. Yazarken de aynı şekilde yazılmalıdır.

5. Hiç tereddüt etmeden Türkçe’nin içinde kullandığımız İngilizce kelimeleri duyduğumuz gibi yazmalıyız. Çekap, Şovrum... gibi.

6.Türkçe’de olmayan harfleri asla kullanmamalıyız. TAXİ değil, TAKSİ; WAP değil, Vap, Quiz (Kuiz= arasınav)...gibi.

Çok basit gibi, bazıları tarafından da gereksiz gibi görülen bu küçük tedbirlere uyulmazsa söylediği kelimeyi yazamayan insanlarımızın, hatta aydınlarımızın sayısı hızla artacaktır.

Türkçe git gide bir aşiret, hatta bir kabile dili haline gelecek, bilimsel faaliyetlerden çekildikten sonra günlük hayatta da ihtiyaçlara cevap veremez duruma düşecektir.

Yaşanmakta olan başıboşluğun en kısa zamanda sona erdirilmesi gerekmektedir. Daha fazla geç kalmadan!!!
 
dockhanger
Forum Ustası
Dock;

"Yumuşak G" Dünya alfabelerinde ki en karizma harfdir bana göre. Öyle herkes söyleyemez.:)
ne karızması baba ya adımda bile yumusak g var anasını satayım bendekı sans kımseye gelmez bna bu ısmı verenler kasıtlı yaptılar kesin delıkanlı adam yumusak mumusak harfler yakısırmııı :D
 
Zafer
Forum Ustası
ne karızması baba ya adımda bile yumusak g var anasını satayım bendekı sans kımseye gelmez bna bu ısmı verenler kasıtlı yaptılar kesin delıkanlı adam yumusak mumusak harfler yakısırmııı :D
Dock;

12. öneri olarak isminde bulunan "Ğ" nin üzerinde ki şapkayı çıkartıp atmayı denesen diyeceğim ama!.. Yumuşak G kendinden önce gelen harfin yumuşamasını ve uzun okunmasını sağlayan bir sestir. Dolayısiyle çok şanslısın.:)
 
dockhanger
Forum Ustası
Dock;

12. öneri olarak isminde bulunan "Ğ" nin üzerinde ki şapkayı çıkartıp atmayı denesen diyeceğim ama!.. Yumuşak G kendinden önce gelen harfin yumuşamasını ve uzun okunmasını sağlayan bir sestir. Dolayısiyle çok şanslısın.:)
ne sansı adamı nonoş yapar bu harfff delıkanlı adam yakısmaz böle şeyler :D
 
Zafer
Forum Ustası
Tükçemizi Hukuksal Düzenle Korumak

Dilimizi Korumanın en sağlıklı yolu toplum ve bireylerde Türkçemize saygı ve sevgi bilinci oluşturmaktır.

Bu bağlamda Devlet’ e, sivil toplum örgütlerine, öğretmenlere , bilim insanlarımıza, yazılı ve sözlü basına ve Türkçe tutkunlarına büyük görevler düşmektedir.

1980 sonrası Anayasa zoruyla kamu kurumu durumuna getirilen Türk Dil Kurumu’ nun çabaları, toplumla duygusal bağları ve iletişimi kopuk olduğundan verimli olamamaktadır. Bu nedenle de yüzlerce yabancı sözcüğe yaşayan Türkçe ‘den üretilen çoğu yerinde karşılıklar ilgi görmemektedir.

Türkçemizi, hukuki yaptırımlarla yabancı sözcüklerden korumanın zamanının geldiğini de düşünüyorum; bu bağlamda beş altı yıl önce gündeme getirilen yasal düzenleme girişimi yine güncelleştirilmelidir.

“Dil bir sevgi ve bilinç işidir zora gelmez” yargısının tümden göz ardı edemeyiz.

Ancak Anadolu beylikleri zamanında Karaman oğlu Mehmet Bey ‘ in Türkçe için çıkardığı buyruklar hatırlanmalıdır.

Günümüzde Karaman, Beypazarı. Malatya ve Çanakkale kentlerimizde iş yerlerinde yabancı isimlerin kullanılmasını önleyecek başarılı düzenlemelerin kaynağı da hukuk olmuştur.

Dili yabancı dillerin etkisinden hukuksal düzenlerle korumanın uluslar düzeyinde en çarpıcı örneği Fransa’ da gerçekleştirilmiştir.

Yetmişli yılların başından başlayarak çıkarılan bir dizi yasa , tüzük ve genelgelerle “ ekonomik ve jeopolitik açıdan güçlü devletlerin özellikle İngilizce ‘nin (Amerikanca) Fransızca’ ya girmesinin olumsuzluklarının caydırıcı yaptırımlarla önlenmesi yoluna gidilmiştir.

Burada amaç dilin kötü kullanımıyla yozlaşmasına son vermek ve yurttaşları yabancı sözcüklerin kapalı anlamlarından ve yarattığı olumsuzluklardan korumak olmuştur.

Bu bağlamda Fransız Yargıtay ‘ ı ( 30 Ekim 1986), sanığın lokantasında bazı ürünlerde glant, big, coffe-drink gibi İngilizce sözcükleri kullanması nedeniyle verilen yerel mahkeme kararını denetlerken, “ 1975 sayılı dille ilgili yasanın amacını, yalnızca tüketicileri korumaya indirgemenin yanlış olduğunu, yasanın Fransız dilini korumayı da amaçladığını belirterek yasanın koruduğu değerleri vurgulamıştır.

Yabancı dille eğitimin Türkçe ‘nin kirlenmesindeki olumsuz etkileri de unutulmamalı:

Sömürge durumunda olan ülkelerde görülen yabancı dille eğitime son verilmesi yolundaki bilimsel görüşlere öncelik verilmesi de gündeme gelmelidir.

Bu nedenle dilimiz tümden yabancı dillerin boyunduruğuna girmeden; dil sorunu, hem toplumsal bir atılımla hem de aşırıya gitmeden hukuksal önlemlerle yabancı sözcüklerin kullanılmasının caydırıcılığı sağlanmalıdır.

Tersi durumda gelecek nesiller, Oktay Sinanoğlu’ nun dediği gibi “İngiliz atını alan Üsküdar’ ı geçti artık bye bye Türkçe” diyerek kemiklerimizi sızlatacaklardır.
 
Üst