Türkiyenin İlk Uçak Fabrikasını Kuran Adam Nuri DEMİRAĞ

Lazuri
Forum Kalfası
Türkiye'nin ilk uçak fabrikasını kuran adam:



"Madem ki bir millet tayyaresiz yaşayamaz, öyleyse bu yaşama vasıtasını başkalarının lütfünden beklememeliyiz. Ben bu uçakların fabrikasını yapmaya talibim."


New folder (11)_nuridemirag1.jpg


1932'de bu sözleri söyleyerek Türkiye'de ilk uçak fabrikasını kuran Nuri Demirağ, o yıllarda Türkiye'de dünya standardında uçak yapmış; ama siyasi çarkları aşmasına müsaade edilmemişti. Türkiye için son derece hayati önemi sahip bu ilk uçak sanayi girişimcisinin şimdiye kadar bilinmeyen hayat hikayesini hepimize örnek olması ve ufkumuzu açık tutması için aşağıda veriyoruz.

Montaj sanayi mantığına karşı çıkarak, kendi teknolojimizle birlikte kendi sanayimizi de kurmamız gerektiğini söyleyerek, hem ne kadar ileri görüşlü olduğunu gösteren ve hem de bu yönüyle o devrin zenginlerinden ayrılan Nuri Demirağ şöyle konuşuyordu: "Avrupa'dan, Amerika'dan lisanslar alıp tayyare yapmak kopyacılıktan ibarettir. Demode tipler için lisans verilmektedir. Yeni icat edilenler ise bir sır gibi, büyük bir kıskançlıkla saklanmaktadır. Binaenaleyh kopyacılıkla devam edilirse, demode şeylerle beyhude yere vakit geçirilecektir. Şu halde Avrupa ve Amerika'nın son sistem tayyarelerine mukabil, yepyeni bir Türk tipi vücuda getirilmelidir." Milli sanayi ve milli kalkınma konusundaki tavizsiz çabaları Nuri Demirağ'a pahalıya mal olacak ve bir süre sonra önü inanılmaz bir şekilde kesilecektir.

Nuri Bey 1886 yılında Sivas'ın Divriği kazasında doğar. Üç yaşında babasını kaybeder. Beş yaşında okula başlar. 1903 yılında, 17 yaşındayken, Ziraat Bankası'nın açtığı sınavda başarı göstererek bankanın Kangal kazasındaki şubesine tayin edilir. Uzun yıllar bu vazifeye devam eden Nuri Bey, Maliye Bakanlığı'nın sınavını kazanarak Maliye Şubeleri Müfettişi olarak İstanbul'a gelir.

O yıllarda Birinci Dünya Savaşı'nda hüsrana uğramamızın neticesiyle Nuri Bey de, hüsrana uğramış bir devletin gariban bir memuru olarak, azınlık gruplar ve işgalciler tarafından bir çok hakarete maruz kalmıştı. Bu ağır hakaretleri içine sindiremeyen Nuri Bey "Milli haysiyet ve şerefi, üçbuçuk Palikaryanın ayakları altında çiğnenen bir hükümete memurluk edemem" diyerek 1919'da görevinden istifa eder.

Müteşebbisliğe İlk Adım

Nuri Bey, bundan sonra ne yapacağını düşünürken, cepte 252 lira sermayeyle, Ketenciler'de küçük bir dükkanda, "Türk Zaferi" isminde sigara kağıdı üretmeye başlar. İstanbul ve Anadolu, o zamana kadar azınlıkların tekelinde olan yerli malı sigara kağıdını kapışır. Bu sayede Nuri Bey'in kazancı günden güne artar. Bu teşebbüsün üzerinden henüz üç buçuk sene gibi kısa bir süre geçmesine rağmen 252 lira ile işe başlamış olan Nuri Bey'in elinde tam 84.000 liralık büyük bir kazanç vardır. Nuri Bey kazandığı paraya, kendi şahsi parası olarak bakmıyor, "Ben bu parayı cemiyetten kazandım, onu cemiyete faydalı işlerde kullanmalıyım" diyordu.

İlk Büyük Müteahhitlik

Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yıllarında demiryollarını millileştirme politikası gereği Samsun-Sivas demiryolu hattının inşasının Türk müteahhitlerine verilmesi kararlaştırılmıştı. Nuri Bey, bunu duyunca hiç vakit kaybetmeyerek ihaleye girer ve toplam 1250 kilometre demiryolu yapar, ki günümüzde yaklaşık olarak 10.000 kilometre demiryolu olduğunu düşünürsek bu rakamın ne kadar önemli olduğu anlaşılır. Tabii sadece rayların döşenmesi değil, köprü ve tünellerin yapılması, engebeli arazide dağların delinerek, çok büyük kayaların kırılarak yapıldığı zor bir demiryoludur bu... Nuri Bey'in üstlendiği Samsun'dan Erzurum'a kadar uzanan bu demiryollarının yapımı işinde o çevrenin halkı çalışır.

Nuri Bey'in başarısı, Samsun'dan Erzurum'a kadar demiryolu döşemekle kalmamıştır. Samsun'dan başlayan ilk taahhüdüyle birlikte, Fevzi paşa - Diyarbakır, Afyon - Dinar, Sivas - Erzurum, Irmak - Filyos hatlarını yaparken, bir yandan da büyük inşaat işlerine atılarak, Bursa'da Sümerbank'ın Merinos, Karabük'te Demir Çelik, İzmit'te Selüloz, Sivas'ta Çimento fabrikalarıyla, İstanbul'daki büyük hal binasını ve Eceabat - Havza şosesini yapmıştır. O sıralar soyadı kanunu yeni çıkmıştı. Atatürk, Türkiye'nin bir çok yerini demir ağlarla ören Nuri Bey'e "Demirağ" soyadının verilmesinin uygun olacağını söyleyince, o da Demirağ soyadını almıştı.

T.C' nin İlk Uçak Fabrikası Kuruluyor

1930'lu yıllara gelindiğinde dünyada ve Türkiye'de ekonomik sıkıntı had safhadaydı. Bu yüzden orduya uçak ve benzeri ihtiyaçlar ancak halkın himmetleriyle alınabiliyordu. O yıllarda ilginç bir kampanya düzenleniyor ve her ilden toplanan paralar ile bir uçak alınıyor ve alınan uçağın kuyruğuna da o ilin ismi yazılıyordu. Bunun yanında zengin işadamları da tek başlarına uçak alarak devlete hibe ediyorlardı. O zaman da, uçağın kuyruğuna o işadamının ismi yazılıyordu.

Nuri Demirağ'a da gelir ve durumu izah ederler. Nuri Bey de �Siz ne diyorsunuz? Benden bu millet için bir şey istiyorsanız, en mükemmelini istemelisiniz. Madem ki bir millet tayyaresiz yaşayamaz, öyleyse bu yaşama vasıtasını başkalarının lütfünden beklememeliyiz. Ben bu uçakların fabrikasını yapmaya talibim� der. Sonra da hazırlıklara başlar.

Nuri Bey, "Göklerine hakim olamayan milletler, yerlerde sürünmeye, yerin dibinde çürümeye mahkumdur" diyerek önüne çıkan bu fırsatı değerlendirir ve yanına aldığı mühendis ve teknisyenlerle seyahatlere çıkarak incelemelerde bulunmaya başlar. Almanya, Çekoslovakya ve İngiltere'deki uçak fabrikalarını gezer.

Nuri Demirağ, 1936 senesi ortalarına doğru uçak fabrikası için hazırlıklara başlamış ve ilk etapta on senelik bir program yapmıştı. Bir Çekoslovak firması ile anlaşarak Beşiktaş'ta Hayrettin İskelesi'nde, bugün Deniz Müzesi olarak kullanılan, o zamana göre modern bir bina yaptırdı.

Türkiye'nin ilk uçak mühendislerinden Selahattin Alan, Nuri Demirağ'in en değerli iş arkadaşlarından biriydi. Fransa'da uçak mühendisliği eğitimi yapan Selahattin Alan, Nuri Demirağ ile çalışmaya başlamadan önce, Türk Hava Kuvvetleri'nin Eskişehir'deki uçak bakım ve tamir atölyelerinde görevliydi. Fransızca, İngilizce ve Almanca'yı çok iyi bilen bu genç mühendis, ilk "Türk tipi" uçakların planını çizmiş ve yapımını sağlamıştı. Nuri Demirağ ve Selahattin Alan, birlikte kolları sıvayarak modern bir uçak fabrikası meydana getirmişlerdi. Ayrıca Nuri Demirağ İstanbul Teknik Üniversitesi bünyesinde bir uçak mühendisliği bölümü açılması için öncülük etmiştir.

THK, Beşiktaş'taki fabrikaya ilk olarak 65 adet planör, sonrasında 10 adet başlangıç eğitim uçağı sipariş etti. Planörler, 1937-1938 yıllarında tamamlanarak teslim edildi. Bu dönemde Selahaddin Alan'ın Eskişehir'de prototipini yaptığı, NuD-36 rumuzuyla 24 adet uçak imal edildi. 1938 yılında, Alman uzmanların da yardımıyla, NuD-38 rumuzlu, çift motorlu ve madeni gövdeli, 6 kişilik yolcu uçağının dizaynına başlandı.

Nuri Demirağ'ın Beşiktaş'taki fabrikada yapılan ve hiç bir bozukluk göstermeden başarılı uçuşlarına devam eden uçakları, Türkiye'de olduğu kadar yurtdışında da büyük yankılar uyandırmıştı. Hele çift motorlu, barışta yolcu uçağı, savaşta istenildiği zaman eksiksiz bir bombardıman uçağı görevini görecek şekilde yapılan ve saatte 270 kilometre hıza ulaşan, 5 bin 500 metre yükseğe çıkabilen NuD-38 �in yapılması, dünya uçak sanayicilerinin dikkatini birden Türkiye'ye ve Nuri Demirağ'ın uçak fabrikasına çekmişti. Ürettiği NuD-38 adını taşıyan çift motorlu 6 kişilik yolcu uçağı yurt dışında büyük ilgi gördü ve bu uçaklar Dünya havacılığı yolcu uçakları A sınıfına alındı.

Türklerin kendi uçaklarını kendilerinin yapması belli başlı uçak fabrikalarını endişelendiriyordu. İngiliz ve Almanlara göre Amerika'nın endişeleri daha büyüktü. Gerçi Türklerin bu işin altından kalkabileceklerine inanmıyorlardı; fakat bu iş gerçekleşirse, ileride bir pazar kaybetmenin endişesi içerisindeydiler. Bu düşüncedeki Amerikan Uçak İmalatçıları Birliği, Türkiye'ye incelemelerde bulunmak üzere birliğin başkanı Mr. Todd'u göndermişti.
 
- Yönetici düzenlemesi: :
Lazuri
Forum Kalfası
Pilot Yetiştirecek "Gök Okulu" Yapılıyor


Artık iş büyüyor; faaliyetlerin sınırları genişliyordu. Nuri Demirağ atölyede yapılan uçakların testleri için bir piste ihtiyaç duyuyordu. Bu yüzden, Yeşilköy 'de, şu anda Atatürk Hava Limanı olarak kullanılan Elmas Paşa Çiftliği'ni satın alarak, burada 1559 dönümlük geniş arazi üzerinde 1000x1300 metre ölçülerinde bir uçuş sahası yaptırdı. Bu sahanın üzerine ayrıca, Nuri Demirağ Gök Okulu , uçak tamir atölyesi ve hangarlar yapıldı.


Bu tesisleri yaptıran Nuri Demirağ, "Türk'ün yaptığı uçakları elbette Türkiye'de yetişen pilotlar uçuracaktır" dü şüncesiyle hareket ediyordu. Bu yüzden havac ı lık üzerine eğitim verecek, 150 yataklı bir yurdu da bulunan Gök Okulu'na, üniversitede okuyan veya mezun olmuş öğrenciler alınıyor ve uçuş eğitiminin yanı sıra uçağın teknik yapısıyla ilgili eğitimler de verilerek pilot yetiştiriliyordu.


Yeşilköy'deki okuldan önce, Sivas' ın hiçbir ilçesinde ortaokul yok iken doğduğu yer olan Divriği'nde de bir Gök Ortaokulu açan Nuri Demirağ, Türk gençlerine havacılığın zevkini aşılıyordu. Öğrencilerin yemek, içmek, yatmak, öğrenim gibi bütün masraflarını karşılıyordu. Öğrencileri Ortaokul tahsilini yaptıktan sonra da, lise ve yüksek okul tahsili yaptırmak için İstanbul'a götürüyor; kalacak yer, okuyacak okul ayarlıyordu. Bu yüzden içlerinden bir çoğu pilot olmuştu. Hepsiyle ayrı ayrı ilgileniyor, her birine ayrıca ayda 150 lira burs veriyordu. Gök Okulu öğretmenlerinin aylığı ise 350 liraydı.


Demirağ'ın İşleri Ters Gitmeye Başlıyor


1939'da THK, sipariş ettiği 65 adet uçak için imal edilen prototipe uygun olmaması, uçakların akrobasi kabiliyetinin bulunmaması ve zamanında teslimat yapılmaması gerekçeleriyle sözleşmeyi feshetti. Nuri Demirağ'ın THK'ya açtığı davada iki ayrı bilirkişi raporunun olumlu olmasına rağmen, siyasi baskıların etkisiyle Ankara Ticaret Mahkemesi Demirağ'ın aleyhine karar verdi ve bu karar Demirağ'ın havacılık konusundaki faaliyetlerine büyük ölçüde sekte vurdu. Nuri Demirağ çalışmalarına bir süre daha devam etti. II. Dünya Savaşı sırasında fabrikaya Westland Cysander tipi keşif/irtibat uçaklarının onarım ve yedek parça üretimi verildi. Fakat 1943'te fabrika faaliyetlerini durdurdu. Demirağ'a İspanya, Irak ve İran'dan gelen teklifler hükümet tarafından engellendi. Gök Okulu kapatıldı. Yeşilköy'deki üzerinde fabrika ve uçuş etüd merkezi olan tesisler havaalanı yapılmak üzere �yok fiyatına' istimlak edildi. Elde kalan uçaklar ise devredilemeyip hurdacıya satıldı. Soyadını vererek, tüm çalışmalarını desteklediğini açıklayan Atatürk, o sırada hayatta değildir.



Türk Hava Kurumu ile olan davası nı kaybeden Nuri Demirağ, başta o devrin Cumhurbaşkanı olmak üzere bütün hükümet üyelerine sayısız mektuplar yazarak, bu yanlışlığın düzeltilmesini ister. Ama kapılar bir kez daha yüzüne kapanır, ne kadar zorlasa da fabrika açılmaz. Nuri Demirağ 10 milyonluk zararı sineye çeker ( O yıllarda devlet bütçesi 200 milyon liradır).



Ne gariptir ki THK' nın almadığı bu uçaklar 16.000 uçuş yapar, senelerce uçar ve bir tek kaza dahi olmaz.

Uçakların kifayetsiz oldukları için siparişin iptal edilmesi görünürdeki sebeptir. Nuri Bey'in tüm atılımları karşısında, kendisini siyasi rakip olarak gören o dönemin devlet adamları hep engel olmaya çalışmışlardır. Uçakların siparişini iptal eden Türk Hava Kurumu, bunların yerine Fransız Henrio uçaklarını alır. Ancak bu uçaklar satın alındığı zaman serisinden kalkmış, hurdaya ayrılmışlardır. Zaten Türk Hava Kurumu da uçakları kısa bir süre kullandıktan sonra, kullanılmayacak halde bir kenara bırakır.


Fabrika kapatı ldıktan sonra, Nuri Demirağ kendisine yapılan bu haksızlıktan dolayı, haklı davasını savunabilmek için, bu ortamın değişmesi lazım diyerek politikaya atılmaya karar verir. Mücadelesine politikacı olarak devam edecektir ve bu sebeple 1945 yılında Türkiye'nin ilk muhalefet partisini kurar. Ekonomik alandaki atılımları engellenen Nuri Demirağ siyasal yaşamda da dürüstlüğü ve ilkelerinden ödün vermezliği ile esen rüzgara karşı durdu. Radyo kurmak istedi fakat ilk özel radyoyu kurmasına izin verilmedi. Daha sonra 100.000 gazete basacak bir tesis kurmak istedi, bu da engellendi. Demirağ, seçimlerde kendi partisi ile yeteri kadar başarı gösteremez ve daha sonra 1954 yılında milletvekili seçilerek meclise girer.


Nuri Demirağ açık sözlü ve doğru bildiğini söylemekten çekinmeyen bir kişi olarak bir dönem milletvekilliği yapar ve mecliste çok büyük mücadeleler verir. Çölleşme, tarım ve hayvancılıkta gerileme, enerji, barajlar, köprüler, limanlar, körfezler ve uluslararası işbirliği meclis kürsüsünden ulusun temsilcilerine aktarmaya çalıştığı gerçeklerden bazılarıdır. Bir çok yasa önerisini meclise sunar.


Nuri Demirağ 'ın en büyük kızı Mefkure Azak, babasının yaptığı tüm atılımlarda önüne geçmek istendiğini şöyle ifade ediyor:


En büyük engel devletin başındakiler ve çevresiydi. Nuri Demirağ parlar da benim yerime geçer diye endişelenirlerdi. Bu yüzden tüm işlerine engel olmaya çalıştılar. Uçak fabrikasının en iyi çalıştığı zamanlarda İran'dan, Irak'tan uçak siparişi geliyordu; ancak Yakarız yine de kesinlikle sattırmayız' diyorlardı. Bir de köprü olayı vardır. Köprünün yapımına Ali Çetinkaya karşı çıkıyordu. Kesinlikle yaptırmam diyordu. Babam da köprüyü yapacağım, girişine de Ali Çetinkaya geçemez yazacağım diye espri yapardı. Babam, bir doğum hastanesi yaptıracağım diyordu. Hatta projelerini de yaptırmıştı. Onu belediyeye tatbik ettiremedi. O zamanki belediye şehrin içerisinde bu kadar büyük hastane olmaz diye imar vermedi. Tabii bunun arkasında büyük ihtimalle başka sebepler vardır. Çok şeyler yaptı bu memlekete, ancak hep baltalandı. Babam ölümüne yakın bana şöyle demişti. 30 sene erken gelmişim kızım, 30 sene sonra gelseydim bütün projelerimi yerine getirebilirdim. Onun için her istediğime muvaffak olamadım' derdi. Benim bildiğim babam; hep memlekete ne yapabilirim, neyi ilerletebilirim diye düşünür ve çaba sarf ederdi



Nuri Demirağ , ilk kez boğaz köprüsü düşüncesini ortaya atarak 'yap-işlet-devret' modelini önermiştir. 1931 yılında Asya'yı Avrupa ile birleştirmeyi düşündü. Amerika'dan uzmanlar getirtti. 4 yıl süren etüd çalışmaları sonucunda Amerika'nın en büyük çelik fabrikası ile de görüşerek bugün dahi sahip olamadığımız, içinden demiryolunun da geçeceği bir köprü yapmak istedi ve hazırladığı projeleri hükümete götürdü. Projeler Bayındırlık Bakanı Ali Çetinkaya tarafından .Olmaz bu iş, kentin güzelliğini bozar denerek geri çevrildi. Divriği'de yapmayı planladığı Gök Üniversitesi ve 100.000 kişilik sanayi kenti projesi engellendi. Nuri bey, ilk paraşüt imalatını ve prefabrik ev imalatını gerçekleştirmiştir. Yabancıların cirit attığı çimento tekelinin kırılmasını sağlamış, 1000 km.den fazla demiryolu döşemiştir. 1942'de Keban'a baraj yapılmasını gündeme getirdiğinde ileri görüşü anlaşılamamıştı.



Kırılıp örselenmesine rağmen inancına, azmine, fedakarlığına ve ülke ihtiyaçlarını tespit edebilme yeteneğine hayran kaldığımız ve yaşadığı çağa sığmayan Nuri Bey, uzun engelli bir koşu gibi geçen yaşam savaşımında yorgun düştü ve 1957 yılında bayrağı yarının gençlerine yani bize uzatarak aramızdan ayrıldı. Bu ülkeyi yüceltmek için bilgisini, yıllarını, hayatını ve ailesine mütevazı bir yaşam için yetecek kadarını ayırarak tüm kişisel servetini feda etti.



Nuri Demirağ neler yaptı ?


* 1922'de ilk Türk sig ara kağıdını üretti.
* Ankara'nı n doğusunda ilk demiryolunu yaptı.
* 1936'da ilk Türk uçağı nı yaptı.
* İlk yerli paraşütü yaptı.
* 1942'de Keban'a baraj yapı lmasını gündeme getirdi.
* İstanbul Boğazı'na ilk özel köprü yaptırmayı projelendirdi.
* Bursa'da Sümerbank' ın Merinos Fabrikası'nı kurdu.
* Karabük' te Demir-Çelik Fabrikası' nı kurdu.
* İzmit'te Selüloz fabrikasını kurdu.
* Sivas'ta Çimento fabrikaları nı kurdu.
* İstanbul'daki büyük hal binasını yaptı.
* Eceabat-Havza Şosesini yaptı .
* İlk Şehir ve Köy Planlarını yaptı.
* İlk Muhalefet Partisini kurdu.
 
- Yönetici düzenlemesi: :
morko58
Forum Ustası
Çok teşekkü ederim. Gerçekten arkasında çok eser bırakmış bir kişi ve yaptırtmadıklarıda cabası yanında. Çok ayrıntılı güzel birçalışma olmuş tekrar teşekkür ediyorum.

Konu eski ama olsun burda bulmak ve okumak da çok güzel.
 
enstantane
Forum Kalfası
Vecihi Hürkuş

madem iş türk havacılığına gelmiş; demirağ'ın işleri niye ters gitmiş biraz daha öncesine dönmek gerek; aslında sayın demirağın işlerinin ters gitmesi çokta sürpriz değil.

Vecihi Hürkuş'u incelemek gerekli.

6 Ocak 1896 tarihinde İstanbul'da doğdu. I. Dünya Savaşı'na katıldı. Yaralanınca İstanbul'a dönerek Yeşilköy'deki Tayyare Mektebi'ne girerek pilot olarak mezun oldu. Birinci Dünya Savaşı sırasında pilot brövesi alarak 7. Tayyare Bölüğü'nde Ruslara karşı harekata katılan Vecihi Bey, başarılı keşif ve bombardıman uçuşları yapmış ve bu arada girdiği bir hava muharebesinde bir Rus uçağını indirmiştir. Vecihi Hürkuş, uçak düşüren ilk Türk tayyarecidir.[1]Daha sonra Ruslara esir düşen Vecihi Bey, Hazar Denizi'nde bulunan Nargin Adası'ndan yüzerek İran üzerinden kaçmayı başarmış ve yurda dönerek 1918 yılı yaz başında Yeşilköy'de konuşlanmış bulunan 9. Harp Tayyare Bölüğü'nde görev almıştır.

Bu bölükte görevli iken bir av uçağı tasarımı yapan Vecihi Bey'in bu projesi Mondros Ateşkes Antlaşmasın'ın imzalanması ile yarım kalmıştır. Kurtuluş Savaşı'na katılan Vecihi Bey, özellikle İnönü ve Sakarya savaşı sırasında çok başarılı keşif ve destek uçuşları yaptığı gibi bir Yunan uçağını da indirmiştir. Kurtuluş Savaşı'nın ilk ve son uçuşunu yapan pilottur. İzmir (Gaziemir - Seydiköy) hava meydanına ilk giren ve işgal eden kişi olur.

Vecihi Bey'e kırmızı şeritli İstiklal Madalyası verilmiştir. Ayrıca TBMM tarafından üç kez Takdirname verilmiştir. Üç takdirname verilen tek kişidir.

Savaştan sonra İzmir'de yeni tayyarecileri eğitmeye başlar. Edirne'ye yanlışlıkla inen bir yolcu uçağını almakla görevlendirilir. Hizmeti karşılığı uçağa "VECİHİ" adı verilince, uçak inşa etmek düşünceleri canlanır. İzmir Seydiköy Hava Mektebi'nde -bugünkü Gaziemir Hava Teknik Okullar Komutanlığı- uçak yapımı projesine devam eder. 1923'te ganimet olarak Yunanlılardan ele geçen motorlardan yararlanarak ilk Türk uçağını imal eder. 28 Ocak 1925'de "VECİHİ K-VI"adını verdiği uçağını uçurur. Ancak ödül yerine onu ceza beklemektedir. Vecihi Hürkuş'un ödül beklerken ceza almasının nedeni, havacılıktan anlayan kimsenin bulunmamasıydı. İzin verecek merci olmadığı için, izinsiz havalanmış, bu yüzden de cezalandırılmıştır.

Daha sonra askeri havacılıktan ayrılarak uçak tasarımı ve yapımı çalışmalarına devam etmiştir. Havacılığa gönül veren Tayyareci Vecihi Hürkuş da sadece Türk havacılık tarihinin değil, belki de tüm Türkiye tarihinin en ilginç simalarından birisiydi.

1930'da Kadıköy'de bir keresteci dükkânını kiralayarak, 3 ay içinde ilk Türk sivil uçağını, aslında ikinci uçağı VECİHİ XIV'ü inşa etti. İlk uçuşunu 27 Eylül 1930'da Kadıköy Fikirtepe'de büyük bir kalabalık ve basın topluluğu karşısında yapmıştır. Bu uçuştan sonra VECİHİ XIV ile önce Yeşilköy'e, sonra Ankara'ya uçmuştur. Uçabilirlik Sertifikası için İktisat Bakanlığına başvurmuş, 14 Ekim 1930'da “Tayyarenin teknik vasıflarını tespit edecek kimse bulunmadığından gereken vesika verilmemiştir” cevabını almış. Hürkuş, bunun üzerine bakanlık nezdinde yapılan girişimler sonucu uçağa istenen belgenin alınması amacıyla uçağı sökerek demiryollarından kiraladığı vagonla Çekoslovakya’ya gönderilmesi için müsaade almıştır. Hürkuş, 6 Aralık 1930’da Prag’a geldiğinde henüz tayyare gelmemişti. Tayyareye ait statik raporu gibi resmi evrak önce Çek diline çevrilmiş, uçak gelince tekrar monte edilerek uçağın malzemeleri ve her türlü teknik kontrolü yapıldıktan sonra uçuşu istenmiş. Her türlü uçuş şekilleri ile uçuşun kontrolü tamamlanmıştır.

Hürkuş 23 Nisan 1931’de Çekoslovakyalı yetkililer tarafından civardaki bir gazinoda düzenlenen bir törenle, başköşesinde “Yaşasın Türk Tayyareciliği” yazılı bir pankartla onurlandırılarak uçuş müsaadesini almıştır. 25 Nisan 1931’de Çekoslovakya’dan uçarak Türkiye’ye gelmek için yola çıkıp 5 Mayıs 1931’de Türkiye’ye gelmiştir.
Vecihi Hürkuş, 1931 yılında, TTaC (Türk Tayyare Cemiyeti) yararına Türkiye turu yaptı. Birinci Tur (02.09.1931): Ankara, Kızılcahamam, Gerede, Bolu, Ereğli, Zonguldak, Cide, Sinop, Samsun, Trabzon, Of, Rize, Gümüşhane, Bayburt, Suşehri, Zara, Hafik, Sivas, Şarkışla, Akdağmadeni, Sorgun, Yozgat, Sungurlu, Kalecik, Ankara.

İkinci Tur (09.11.1931) : Ankara, Gölbaşı, Bağla, Şereflikoçhisar, Aksaray, Konya, Beyşehir, Seydişehir, Alanya, Manavgat, Antalya, Fethiye, Köyceğiz, Muğla, Göktepe, Kale, Tavas, Karacasu, Babadağ, Denizli, Çal, Çivril, Karahallı, Ulubey, Uşak, Kütahya, Eskişehir, Çukurhisar, İnönü, Bozüyük, Karaköy, Söğüt, Geyve, Adapazarı, İzmit, İstanbul.

1932'de Vecihi Sivil Tayyare Mektebi isimli ilk Türk Sivil Havacılık Okulu'nu açmıştır. Okulda ilk Türk kadın pilotumuz Bedriye Gökmen ile birlikte 12 pilot yetiştirmiştir. İstanbul Kalamış-Kadıköy'de ilk sivil uçağımız VECİHİ XIV, ilk eğitim ve spor uçağımız VECİHİ XV, 160 beygirlik Mercedes uçak motorlu deniz kızağı VECİHİ SK-X üretilmiştir. Nuri Demirağ, bir tayyare yapımı için 5000 TL vermiş, böylece 1933’te Vecihi Hürkuş tarafından NURİ BEY adı verilen VECİHİ XVI kabin uçağı yapılmıştır. Vecihi Bey zor koşullarda eğitim yaparken bazı kurumların, örneğin TEKEL idaresi’nin ve İŞ BANKASI’nın reklamlarını yapmış, bazı vatansever yetkili kuruluşların da yardımları olmuştur.
1954 yılında ilk sivil havayolu şirketimiz Hürkuş Havayolları'nı kurmuştur.

Türk havacılık tarihinin en üretken ve girişimci kişilerinden olan Vecihi Hürkuş, Ankara'da 16 Temmuz 1969 tarihinde Gülhane Askerî Tıp Akademisi Hastanesi'nde vefat etmiştir.

Okumak benim işim değil diyenlere;

 
- Yönetici düzenlemesi: :
morko58
Forum Ustası
madem iş türk havacılığına gelmiş; demirağ'ın işleri niye ters gitmiş biraz daha öncesine dönmek gerek; aslında sayın demirağın işlerinin ters gitmesi çokta sürpriz değil.
İkisi arasında bir bağlantı kuramadım bu yazıdan burada vecihi hürküş hayatı yazıyor Nuri Demirağ ile alakası nedir?

Aslına bakarsan benimde aklıma gelmişti bunların aralarında bir ilişki varmıdır diye ama pek araştırma fırsatım olmamıştı. Sadecene Nuri Demirağ ı araştırdım biraz oda zaten nedenleri ve sonuçları ile ortada bir durum fazla zeki olmayada gerek olmadığı sanıyorum.

Teşekkürler
 
enstantane
Forum Kalfası
İkisi arasında bir bağlantı kuramadım bu yazıdan burada vecihi hürküş hayatı yazıyor Nuri Demirağ ile alakası nedir?

Aslına bakarsan benimde aklıma gelmişti bunların aralarında bir ilişki varmıdır diye ama pek araştırma fırsatım olmamıştı. Sadecene Nuri Demirağ ı araştırdım biraz oda zaten nedenleri ve sonuçları ile ortada bir durum fazla zeki olmayada gerek olmadığı sanıyorum.

Teşekkürler
ikisininde yapıtları devlet kurumları tarafından çeşitli sebeplerle engellenmiştir, ( nedenlerinin temeline inmeyelim, hukuk var, off the record alanlarda bahsedileblilir ancak) vecihi hürkuş havacılık alanında bir sürü ilki başarmıştır, bu konudaki ilk okul, ilk hava kurumu gibi, çekoslavakyada uçaklarına uçabilir lisansı bile almıştır, türkiyede engellenmiştir uçmaları;

nuri demirağ; vecihi hürkuşun uçak mevzusunda, jenerasyonunun devamıdır, beraberde çalışmışlardır, beraber eserleri bile vardır, nuri demirağdan önce vecihi hürkuş uçak konusunda elli kere engellenmiştir, nuri demirağda aynı sebeplerle engellenmiştir, zaten engelleneceğide vecihi hürkuşun başına gelenlerden bellidir

Sayın Demirağın uçak fabrikasının başına gelenler çok manidardır.
 
morko58
Forum Ustası
ikisininde yapıtları devlet kurumları tarafından çeşitli sebeplerle engellenmiştir, ( nedenlerinin temeline inmeyelim, hukuk var, off the record alanlarda bahsedileblilir ancak) vecihi hürkuş havacılık alanında bir sürü ilki başarmıştır, bu konudaki ilk okul, ilk hava kurumu gibi, çekoslavakyada uçaklarına uçabilir lisansı bile almıştır, türkiyede engellenmiştir uçmaları;

nuri demirağ; vecihi hürkuşun uçak mevzusunda, jenerasyonunun devamıdır, beraberde çalışmışlardır, beraber eserleri bile vardır, nuri demirağdan önce vecihi hürkuş uçak konusunda elli kere engellenmiştir, nuri demirağda aynı sebeplerle engellenmiştir, zaten engelleneceğide vecihi hürkuşun başına gelenlerden bellidir

Sayın Demirağın uçak fabrikasının başına gelenler çok manidardır.
Bu konudan bahsediyorsan tamam o zaman hem fikiriz demektir.
 
Üst